Bir takıntı sayesinde doğan yıldız Arthur Ashe

Her sporcunun bir hikayesi vardır

Her sporcunun bir başlangıç hikayesi vardır. Kimisi ilginç, kimisi sıradan hikayelerdir. Ancak birisi var ki, belki de dünyanın en ilginç tesadüfüyle başlamış, dünyanın en özel sporcularından birisinin doğuşuna neden olmuştur…

Titizlik takıntısı olan simetri hastası

Arthur Ashe Sr. titizlik takıntısı olan bir simetri hastasıydı. Takıntılarından bir diğeri de çocuklarına zarar gelmesiydi. Bu yüzden onları neredeyse ev – okul – kilise üçgeninde izole etmişti. Söylentiye göre ev ile okul arasındaki süreyi ölçmüştü ve o zaman aralığında eve gelmeyen çocuklarına ceza veriyordu.
Her genç gibi, Arthur Ashe Jr. da bu kadar baskıdan bunalmış, kendisine nefes alabileceği bir çıkış yolu arıyordu. Elbette ki çıkış yollarının en kestirmesi de spordu. Ancak bu kadar saplantılı bir baba için hemen her spor dalı tehlike doluydu. Amerika’nın en popüler spor dallarından birisi bugün olduğu gibi o günlerde de Amerikan futboluydu. Baba Ashe için bu spor düşünülemezdi bile. Kafasında oğlu için bir spor dalı ararken, o güne kadar dikkat etmediği, mahalledeki tenis kortu çarptı. Bulmuştu; Arthur Ashe Jr. tenis oynayabilirdi.
Baba Ashe’ın bu takıntısı dünya tenis tarihinin en önemli sporcularından birisinin doğuşuna yol açacaktı: Arthur Ashe…

Bir takıntının yarattığı tenisçi

Ashe annesini çok küçük yaşta kaybetmişti ve doğal olarak babası hayatında çok önemli bir yer kaplıyordu. Onun titizliği ve takıntıları genç Ashe’ı da etkilemiş olmalı ki, hayatı boyunca insanlara karşı mesafeli ve çekingen davranmıştı. Tümüyle hayatındaki yeni heyecanına, tenise konsantre olmuştu. Belki de babasından kendisine aktarılan bu sorun, onun başarısında önemli bir etken olacaktı.

Yerel turnuvalardaki başarısıyle Dr. Robert Walter’ın dikkatini çekti. Walter’ın antrenörlüğünde giderek daha başarılı bir sporcuya evrildi Ashe. 1960’da Junior klasmanındaki şampiyonluğunu ertesi sene de tekrarlayınca milli takıma seçildi. Davis Cup’ta ABD Milli Takımı’ndaki ile Afro Amerikalı tenis oyuncusu oldu.

1963 yılında UCLA’dan tenis bursu aldı

1968’de Amerika Açık’ı kazanan ilk siyah erkek sporcu oldu.
1970 Ocak aında Avustralya Açık tekler şampiyonu olarak ikinci Grand Slam zaferini yaşadı.
1972’de Güney Afrika’daki ırkçı yönetim tarafından vize başvurusu geri çevrilince Güney Afrika Açık’a katılamadı.
1975’te ise turnuvaların turnuvası Wimbledon finalinde bir başa özel sporcuyu, Jimmy Connors’ı mağlup ederek şampiyon oldu.

1993 yılında AIDS’e bağlı zatürreden hayata gözlerini yumdu. HIV virüsünü 1979’da geçirdiği by-passs ameliyatı esnasındaki kan naklinden kaptığı anlaşıldı.

Ashe, bir Afro Amerikalı olarak ABD’deki ırkçılıktan elbette ki etkileniyordu. Ancak ırkçılarca öldürülen siyahlar yüzünden aşırı korumacı babası başta olmak üzere, etkilendiği herkes ona “kortta daima kibar, sakin ve mesafeli” olmasını öğütlüyordu. O da öyle yaptı. O kadar mesafe koymuştu ki, diğer Afro Amerikalılar onu küçümsüyordular. Ölümünden sonra yyınlana hatıralarında bu hissi “dayanılmaz bir utanç” olarak adlandırıyordu: “Diğer siyahiler sosyal haklar için kan dökerken, ben tenis oynuyordum.”

 

Tanrı bu kötü hastalık için neden seni seçti?

Bu özel sporcunun en bilinen anekdotu da AIDS olduğu ortaya çıktıktan sonra kendisine gelen bir hayran mektubuna verdiği yanıttır. Hayranı “Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?” yazmıştı Ashe’e.
Şu yanıtı verdi Ashe: Tüm dünyada elli milyon çocuk tenis oynamaya başlar. Beş milyonu tenis oynamayı öğrenir. Beş yüz bini profesyonel tenisçi olur, elli bini yarışmalara girer, beş bini büyük turnuvalara erişir, ellisi Wimbledon’a kadar gelir, dördü yarı finale, ikisi finale kalır. Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı’ya ‘Neden ben?’ diye hiç sormadım. Şimdi sancı çekerken, ona nasıl ‘Niye ben’ derim?”

Behçet Üstün

Paylaş

Son Yazılanlar

Değişen İklimle Değişen Tatlar

Geçtiğimiz günlerde ülkemizde hava sıcaklıkları mevsim normallerinin üzerinde seyrederek son 110 yılın sıcaklık rekorunu kırdı. Bu olağan dışı hava koşulları, ülkemiz tarımı, hayvancılığı ve gastronomisinin

Sessizliğin görünmez dikişleri…

Çok katlı binaların bitmeyen tekrarlarının tenezzülü dahilinde gösterilen yollar ve boş bırakılan alanlarda yaşıyormuş gibi yapan insanlar, benzerlerinin benzersizliğini görmenin bıkkınlığı ile bir dirhem değişme

Otellerde Ramazan Sofraları

Ramazan ayının, İstanbul’un tarihî ve kültürel dokusu içinde bambaşka bir anlamı var. Şehrin dört bir yanında kurulan sofralar, aileleri, dostları bir araya getiriyor. Son yıllarda

İklim modelleri olanları açıklayamıyor

Bugün artık kafe ve bar muhabbetlerinde bile hemen herkesin ahkâm kestiği meselelerden biri haline geldi ‘iklim krizi’, eski adıyla ‘küresel ısınma’… Her kafadan bir ses

Geleneklerin ve sadeliğin mutfaktaki gücü

Mutfak, her toplumun kültürel hafızasını taşıyan bir alan. Gelenekler, alışkanlıklar, damak tatları burada şekilleniyor ve nesilden nesile aktarılıyor. Ancak, mutfaktaki muhafazakârlık, çoğu zaman durağan bir

Borsa İstanbul Psikolojik Eşiği Geçti

Borsa İstanbul yüzde 8.78 yükselişle ile 10507 puandan kapandı. Borsa 10200 teknik ve psikolojik eşik haline gelen seviyelerinin üzerine tırmandı. Ons altın ise 2900 seviyesi

Kışı geride bırakırken Portekiz yolculuğu

Bugünkü günlüğümün konusu, kış mevsimini geride bırakırken yaptığım bir Portekiz yolculuğu… İstanbul’da bir kış mevsimi daha yavaş yavaş geride kalıyor. Bazen güneşli, bazen bulutlu, bazen