Heyecanla beklenen birinci sayfa

Dag Solstad, her gün yazdığı bir sayfa ile romanlarını tamamladığını söylemiş. Ayağına gelen güne, dönme dolaba atlama adımı ile başlamanın hikayesi midir yazdıkları veya bitirdiği günün takvim yaprağına yazdıkları mı bilmiyorum.

Nedense Solstad’ın da bir duvar takviminin olduğunu, günün ilk ışıklarıyla önce takvimini gördüğünü, sonra bir kuyumcuda bozdurur gibi oturup yazmaya başladığını düşünüyorum.

Duvar takvimi

Sırtındaki eprimiş heybelerden anıları dökülen bizim neslin erenlerine duvar takvimi derseniz; önce takvimi, sonra duvarı, evini, cümle mahallesini gözünün önüne getirecektir. Duvara çivi ile tutturulmuş takvimlerle selamlaşma, sır söyleme, yol yordam sormayı karşılıklı iletişimin sağladığı basit ve doğal olanaklar olarak kabul ederiz.

Hele bazı takvim sayfaları kenarına köşesine alınan notlarla bir kıyıda saklanır, geçmiş günlerin cengine ait ganimetler, bozgunlar bir anlaşmaya varma beklentisi ile bir nevi bekletilir. Arka arkaya yapılan hataları bir, iki… diye saydırırdı.

Yapraklarında günü gününe takip edilen bir öykünün birkaç satırını da dünden kalan merakla okuruz. Takvimler hep göz önünde dururdu. Ayrı bir sahip çıkışı vardı zamana. Verilen sözleri hatırlatır, iki yumurta çırparak başlayan tarifler her şeyin birbirine karıştırıldığı sahnelere dönerdi. Arkanızı döndüğünüzde bir oyun dönecek, bir şeyler ters gidecek gibi olurdu.

Solstad’ın her güne bir sayfalık hak tanıması, her an bitiverecek bir ömrün tüm korkularına açık bir meydan okuma gibi geldi bana.

Her gün hazırda yazacak bir şeyleri bulmak, yarın ne yazacağını bilerek bugün kalemi bırakmak kolay görünüyor ama yarın ne yazacağını bilmeden kalemini yastığının altına koyup yatmak apayrı bir tutku.

Sonu başından belli, bildiğimiz hikayeleri yaşıyor olmak hissinden kaçamamak bizi ne kadar ürkek kılıyor. Deste deste iyi hikayeler biriktirmeye, heyülaları bir kenara itekleyip, sonunu ezberlediğimiz hikayelerin sadakatini kuşkulardan uzak tutmaya ne kadar yatkınız.

Takvim sayfalarının kenarındaki boşlukları yazsak da yazmasak da doldurduğumuz kesin. Koparıp atıyoruz yaprakları, boş kalan kenarları hayatımızın ortasından geçiyor.

Solstad her sayfayı yaptığı bir uçurtma için kullanıyor; uçurtma öyküyü beğenirse, yolunu bulabilirse, göğüsleyerek yükselmeyi başarırsa uçacak.

Bazen teke tek kalır insan kendi ile bazen baş başa. Yazdığı ilk sayfanın üstüne oturup uçtuğunu, bazen bir bataklığa attığı ilk adımla gömüldüğünü varsayarım. Bazen kül dökülür sayfalara, üfleyince uyanıp silkinen sözcükler belirir.

Yeni bir sayfaya başlamak; seni sıkıca bağlayanların boş bir anına gelir veya nereden çıktığına şaştığın bir yolun görüneceği tutar gözüne. Solstad’ın yazacaklarını her güne bir sayfa olsa da merakla bekliyor, ona uzun bir ömür diliyoruz.

Safa Özkızıltan

Paylaş

Son Yazılanlar

Akdeniz kıyısında saklı miras Lazkiye

Güney Komşumuz Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki önemli şehri Lazkiye Son günlerde adını sıklıkla duyuyorsunuz. Şimdiye kadar hep olumlu güzel sıfatlarla anıyorduk komşumuz Suriye ‘yi. Çok kültürlü,

Geleceğin Mutfağı Geçmişimizden Geliyor

Bugünlerde küresel ölçekte derinleşen ekonomik dalgalanmalar, ekolojik dengesizlikler ve tarımsal üretimdeki zorluklar, hepimizi derinden etkiliyor. İklim krizinin tetiklediği beklenmedik hava olayları, gıda üretimini sekteye uğratırken,

Mayıs Salıncağında Uçmak

Pencereden başımı çıkarıp içime çektiğim derin soluğun, gözümü kapatınca tenime dokunan havanın, seslerin, bulutların, birbirinin gölgesinde gezinen yaprakların kendi halleri içinde, olanca endamlarıyla kendimi iyi

Girit’ten Side’ye dostluk festivali

Kasım ayındaydık telefonum çaldı. Manavgat belediyesinden aramışlardı. Side‘de ilkbaharda bir festival yapalım ne dersiniz? diye sordular. ‘Nasıl bir festival olsun?’ diye sorduğumda bana, 1870 yıllarından,

Enginarın Bereketi, Gastronomi Şöleni

Geçtiğimiz hafta Ege’nin incisi Urla, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi sadece bir ilçe festivalinin çok ötesine geçen bir gastronomi şölenine ev sahipliği yaptı. 24-27 Nisan tarihleri

Mevsimin Tadı Yarının Umudu

Günümüzde sürdürülebilirlik kavramı, çevresel dengeyi koruma ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma amacıyla her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır. Bu bağlamda, geleneksel tarım

Gastronomi ve Mitolojik Öyküler

İlkbaharla beraber doğanın bu masalsı dönüşümünü, ağaçların yeşermesini, çiçeklerin açmasını, mevsimin tatlarını, lezzetlerini ve mis kokulu ilkbahar günlerini hep beraber yaşıyor ve kutluyoruz. Masalarımız taptaze