Bir yılı geride bırakıp uğurlarken yeni umutlarla başlayan yeni bir yıla ‘hoş geldin’ diyoruz.
Dilekler her zaman sağlık, mutluluk, sevgi ve barış olmak üzere; dostlar arasında mesajlarla, maille ulaşıyor. Ama eski nostaljik alışkanlıkları devam ettiren bazı dostlar da var.
Bizler, her sene yılbaşı kartları alıp üzerine dileklerimizi yazdıktan sonra, postaneye gidip, zarfı dilimizin ucuyla ıslatıp yapıştırdığımız pulla beraber birbirimizin adresine göndermekten büyük bir keyif almaya devam ediyoruz. Aralık ayının son günleri zaten herkes için sevgi dostluk ve beraberlik günleri değil mi?
İkinci Dünya Savaşı’nda bile yılbaşı günlerinde savaş durur kutlamalar yapılır ertesi gün yine savaş başlatılırdı.
Tabii bütün dileklerimiz ve dualarımız asla ve asla savaşların olmaması ve artık dünyada barış ve sevginin yerleşmesi .Bu mesajları ve dilekleri hepimiz bugünlerde Allah’a, evrene ve büyüklerimize gönderdik ve bir mucizenin oluşmasını heyecanla bekliyoruz.
Dileklerden hariç bu dönem bir de iç dünyamızla hesaplaşma günlerimiz de oldu. Bugüne kadar neler yaptık, bundan sonra ne yapmamız gerektiğini uzun uzun düşündüm. Eminim sizler de düşünmüşsünüzdür.
Artık biraz kendimizle vakit geçirmek, daha fazla yolculuk yapmak, sağlığımıza önem verip doktor muayenelerini ertelememek (hele diş doktorunu), hep etrafımızdakileri düşünerek kendimizi unutmak yerine biraz daha kendimizin nelerden keyif aldığını düşünüp hayal ettiklerimizi gerçekleştirmek…
27 senelik restorancılık hayatımda her yılbaşı arifesinde menüler oluşturup reveyon geceleri hazırlamıştım.Leziz yemekler, şarkılar, danslar ve sabahın ilk saatlerine kadar eğlence. Bu sene geleneği bozup yılbaşı gecemi Selanik’te Aristotelus Meydanı’nda binlerce kişiyle beraber Ailemle, Selanikli, İstanbullu, Hollandalı ve Portekiz’den gelen dostlarımla gökyüzünü süsleyen havayı fişeklerle elimizde şampanya kadehleri ve tatlılarla kutladım.
Selaniğin merkezindeki tüm sokaklar dans eden ve eğlenen insanlarla doluydu. Sokak ortasında kurulmuş kocaman ızgaralar ve üstünde pişen etler oradan geçenlere ekmekle beraber ikram ediliyor, tanınmış şarkıcılar ellerinde mikrofonla şarkılar şöylüyor, içki markaları kadehleri dolduruyor, Beyaz kulenin lazerleri bütün şehri aydınlatıp yeni yılı karşılıyordu.
Sabahın ilk saatlerinde eve döndüğümüzde kapımızın önüne bu senenin bereketli geçmesi için kocaman bir narı kırıp sonra masanın etrafında bu yılın ilk kahvaltısı için toplandık. Tabii ki mutfağa giren ve yemekleri hazırlayan kim olduğunu söylemeye gerek yok herhalde.
İstanbul kahvaltısı ile donatığım masayı gören misafirlerimizin şaşkınlığı görülmeye değerdi. Yunanistan’da kahvaltı bir frape veya Fredoespresso ile kremalı buğaça (Laz böreğine benzeyen kremalı, bol pudra şekerli ve tarçınlı börek) kruvasan ve kapuçino ile yapılıyor. Son zamanlarda Yunanistan’da kahvaltıda bu moda olmaya başladı.
Misafirlerimizin bayıldığı kahvaltıdan sonra içinde bir para sakladığımız geleneksel Vasilopita çöreğimizi kestik. Bu senenin şanlısı büyük oğlum oldu.
Vasilopita nın hikayesini İstanbul’daki dostlarım her zaman bana sorar, ben de bu haftaki köşemde size anlatmak istedim.
Çok eski zamanlarda Osmanlı döneminde Kayseri’de Vasilis adında bir adam yaşarmış. Adil, dürüst ve ahlaklı bir kişi olduğu için o bölgenin Kocabaşıymış. Vergileri toplayıp Osmanlı ‘ya gönderirmiş. Bir defasında yanlışlıkla fazladan altın toplamış. Devlete gereken miktarı gönderdikten sonra görmüş ki fazladan altın toplamış. Bütün gece düşündükten sonra kalan altınları dağıtmak için bir yöntem düşünmüş.
Şehrin fırıncısına gidip her eve dağıtmak üzere ekmekler yapmasını istemiş. Her ekmeğin içine de eşit olarak altınları dağıtmış. Ama ekmeklerin içine biraz baharat biraz da bal eklensin istemiş ki normal ekmeklerden biraz farklı olsunlar diye. Gece boyunca kapı kapı dolaşıp bütün ekmekleri dağıtmış.
Halk bu olayın ardından Vasilis’e karşı saygısını ve sevgisini artırmış. Rivayete göre Vasil’in ölümü yıl dönümü ile aynı güne denk geldiği için her 31 Aralık gecesinde onu anmak için tatlı, baharatlı bir ekmek yapılır ve bugünlere kadar her 31 Aralık‘ta onun adını taşıyan Vasilopita çöreğinin içine bir altın saklanır ve o şanslı dilim kime düşerse o senenin bereketlisi olur.
Çoktandır altın para, demir parayla değişse de adet devam etmekte ve Vasilopita yani Yılbaşı çöreği evlerimizde kesilmekte.
Akşam için kurulan sofrada İstanbul’dan yanıma getirdiğim lakerdalar, çirozlar, pastırma ve sucuklar mezelerin baştacını oluşturup devamında iç pilavlı hindi dolması, kıymalı börekler, sigara börekleri, dalak dolması, tatlı için melomakarona, cevizli ev baklavası, kadayıf ve yine İstanbul’dan getirdiğim yassı kadayıf tıpkı annemin yaptığı tariflerle süslediğim Yılbaşı soframı oluşturdu. Tabii ki gecenin sonunda tabaklar da kalan sadece kırıntılardı.
Rivayetler, örf ve adetler, nostalji dolu anılar, dilekler ve istekler. Her yeni yılda hedefler yazdığımız defterler. Bunların bazılarına kavuşabiliyoruz bazıları yalnız yazılarda kalıyor ve her sene bu hedef listesini yenilemeye azimle devam ediyoruz.
Çünkü umut hiçbir zaman kaybetmeyeceğimiz bir histir. Umutlarımız, hayallerimiz ve hedeflerimiz olduğu sürece hayatımız devam ediyor demektir.
Dünyada barış bir umutsa onu umuyorum.
Sevgi, sağlık, mutluluk, lezzet ve bereketin bol olacağı 2025 senesine hoşgeldin diyorum.