Hayvanları kısırlaştırmak da soykırım mı?

Modernizmin insanlığa çağ atlattığı görüşüne bir grup köktenci dindar ve postmodernizmin tadı kaçmış sakızını çiğneyen neoliberal dışında hemen herkes katılır. Tabii ki her şey, modernizm sayesinde toz pembe olmamış bu dünyada, bazı meselelere modernist yaklaşım bayağı acımasız olabilmiş. Sebebi modernist yaklaşımların temelindeki antroposantrik (insan merkezli) bakış açısı sanırım.

Söz gelimi modernleşme çabası içindeki Osmanlı İmparatorluğunun Hayırsızada’da yapmaya kalktığı sokak köpeklerine yönelik soykırım girişimi böyle bir şey… Zaten bu topraklarda modernizmin en hastalıklı yanlarını almak gibi bir tercihimiz hep var sanırım.

Hayırsızada, tam da batıya özentinin çarpık bir yansıması… Steril sokaklar yaratma çabası, halk sağlığı için yapılması gereken onca şeyi pas geçip de sokaktaki köpekleri toplayıp ıssız bir adaya sürmek ve açlıktan birbirlerini yemelerine sebep olmak böyle bir aymazlık olsa gerek. Sonuçta sokak köpeklerini sonsuza kadar yok etmeyi beceremeyip halkın büyük bölümünde bir vicdan azabına sebep olunmuş.

Acımaszca mı, yoksa insani bir soykırım mı?

“Batı ne yaparsa güzel yapar”dan “Batının ilmini alalım, ama kültürümüzü koruyalım” benzeri ezberlerle geldiğimiz nokta yine bir Hayırsızada vakasına götürüyor bu ülkeyi… Batı karşıtı siyasal islamcılar ve aşırı sağcılar her zamanki gibi, sıkıştıkları anda batıyı referans alıp berbat icraatlarını gerekçelendiriyor.

İşte bugün sokak köpeklerini yok etme projesini de böyle ‘akılcı’ ve ‘insani’ (ne demekse insani artık!) bir kılıfa sokmaya çalışıyorlar. İki temel referansları var; biri “Sokak köpekleri çocuklarımızı parçalıyor”, diğeri “Batıda sokaklarda tek bir köpek göremezsiniz”. Evet ne yazık ki, birkaç saldırı olayı oldu ve genelde ya kısırlaştırılmamış ya kötü muamele görmüş, ya açlıktan çeteleşmiş sokak köpekleri ölümcül saldırılarda bulundu.

Sebeplerin hepsi belediyelerin kaynak yetersizliği ya da vurdumduymazlığından kaynaklı… Gelelim “Batıda sokaklarda tek bir köpek göremezsiniz” argümanına! Evet pek çok batı ülkesinde, günümüzden bir buçuk yüzyıl öncesinde başlamış katliamlar sebebiyle sokak hayvanı göremiyoruz!

Yine aynı şekilde bu ülkelerin yabanıl ortamlarında kurt da göremiyorduk. Neyse ki yaptıkları soykırımın hatalı olduğunu anlayıp kurtların yeniden üremesine yönelik çalışmalar yaptılar da doğa bir ölçüde dengesine kavuştu. Sokaklarda kedi ve köpek görülmemesinin bir sebebi geçmiş katliamlar, diğeri ise Avrupalıların ‘insani’ çözümleri…

Sokakları ‘hayvansızlaştırma’yı barınaklarda uyutarak devam ettirmeleri… Neyse ki artık bu gözlerden ırak yok etme yöntemini de eskisi kadar uygulamıyorlar. Havyan hakları örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sayesinde…

Avrupa örneklerini çarpıtıyorlar

Şimdi yasa taslağını geçirmek için örnek gösterdikleri Avrupa ülkelerindeki uygulamalara bir göz atalım… Öncelikle doğruluğu tartışılır olsa da, istatistiklere göre küresel ölçekte köpek nüfusunun 800 milyon olduğu tahmin ediliyor.

Bunların 500 milyonu sahipli, 300 milyonu ise sokakta yaşıyor. Büyük olasılıkla Doğu Asya ve Afrika’da tam rakamlar tespit edilemediğinden sokak köpeği nüfusunun daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Resmi makamlara göre, Türkiye’de sokak köpeği nüfusu 4 milyon civarında…

Tatil öncesi ya da sonrası sokağa atılan köpekler

Batıda sokakları ‘hayvansızlaştırma’ politikaları önce vahşice katliamlar, ardından resmi ve ‘steril’ öldürme faaliyetleriyle devam etmiş. Ardından barınaklar kurulmuş ve bu kez burada sahiplenilmeyen hayvanlar ‘uyutulmuş’. Bugün pek çok Batı ülkesinde nicel olarak çok daha az olsa da ‘uyutma’ işlemleri devam ediyor.

Şimdi gelelim uygulamalara…

İspanya’da yılda 200 bine yakın kedi ve köpek sahipleri tarafından sokağa bırakılıyor. Yasalar hayvanları sokağa bırakanlara para ve hapis cezası öngörüyor. Ancak, bu suçu işleyenlerin çok az bir bölümü saptanabiliyor. Fransa, hayvanları sokağa atma konusunda mimli bir ülke…

Her yıl tatil döneminin başlangıcı ve sonunda bu vicdansızlığı yapan pek çok Fransız var. Bu sebeple yetkili kurumlar 45,000 Euro’ya kadar para ve hapis cezası uyguluyor. Sokağa atılmış köpekler ve diğer evcil hayvanlar barınaklarda toplanıyor. Barınakların kapasitesi dolduğunda sahiplenilmemiş hayvanlar ‘uyutuluyor’!

BİRLEŞİK KRALLIK’TA GEÇEN YIL 20 BİN KÖPEK UYUTULMUŞ

Birleşik Krallık’ta köpek nüfusunun kontrolüne yönelik yasal uygulamalar yapılıyor. Halihazırda hayvan sahiplerine yönelik ‘kısıtlayıcı’ ve ‘sorumluluk yükleyici’ düzenlemeler var. 1992’de yürürlüğe giren yasaya göre, evcil hayvan sahibi, adını yetkililere bildirmek zorundaydı ve bu kayıtlara işleniyordu. Bu sayede takip sağlanıyordu. Şimdi hayvanlara yerleştirilen çiplerde bu bilgi yer alıyor.

Bu düzenlemelere karşın, Birleşik Krallık’ta da başıboş hayvanlara rastlanıyor. Başıboş köpekler yetkililere bildiriliyor. Bu hayvanlar belediyeler tarafından barınaklara yerleştiriliyor. Eğer hayvanda mikroçip varsa sahiplerine bir bedel karşılığı iade ediliyor. Diğerleri barınaklarda bekletiliyor. Belli bir süre sahibinin teslim alması, sonrasında ise sahiplenilmesi için bir süre belirleniyor.

Ardından daha büyük oranda barınaklara transfer ediliyorlar. Fiziksel ya da mental sorunu olanlar tespit edilip uyutuluyor. Yine sahiplenilmeyen hayvanlar da barınağın kapasitesine göre yok edilebiliyor! Geçen yıl bu ve benzeri gerekçelerle 20 bin köpek öldürülmüş. Pandemi döneminden bu yana, köpeklerde davranış bozukluklarının arttığı tespit edilmiş. Biri, uzun bir süre evde hapis kalmaları ve yine artan terk edilme vakaları sebebiyle…

 

MECLİSTE HAYVANSEVERLERİN ALTI MİLLETVEKİLİ OLURSA…

Hollanda’da sokakların ‘hayvansızlaştırma’ uygulamalarının geçmişi 200 yıl öncesine dayanıyor. 19’uncu yüzyılda baş gösteren kuduz salgını sonrasında insanlar köpeklerini terk etmeye başlıyor. Bu süreçte bayağı bir itlaf yapıldığı tahmin ediliyor.

Sonrasında ise kısırlaştırma ve aşılamayla tedrici olarak köpek nüfusu azaltılıyor ve sonuçta artık sokaklarda yaşayan hayvan kalmıyor. Son yıllardaki çip uygulamasıyla kaybolan ya da terk edilen köpekler sahiplerine teslim edilebiliyor. Yasaya göre, her belediyenin sınırları içinde bir barınak kurması zorunlu.

Çip uygulaması sayesinde kayıp köpeklerin sahiplerine ulaşılıyor. Çipi olmayan köpekler sahiplendiriliyor. Hasta, sakat olanlar arasında tedavisi mümkün olmayanlar uyutuluyor. Hollanda’da sahiplendirilemeyen hayvanların uyutulmasına ilişkin yasal dayanak var, ancak bu yasal dayanağa rağmen sağlıklı hayvanlar uyutulmuyor.

Hollanda hayvanlara eziyet eden ve istismar edenlere yönelik sert önlemler almış. Eziyet ve istismar suçlarının cezası, beş yıla kadar hapis. Uyutmanın uygulanmaması ve hayvanlara karşı şiddete karşı sert önlemler alınması, hayvan hakları örgütlerinin mücadelesi ve gücü sayesinde olmuş. Hollanda Parlamentosu’nda Hayvan Hakları Partisinin altı vekili var.

YUNANİSTAN NE UYUTUYOR NE DE SOKAKLARI HAYVANSIZLAŞTIRIYOR

Şimdi de gelelim komşuya… Yunanistan, Avrupa’da sokak hayvanlarının görece daha özgür ve mutlu yaşadığı bir ülke. Sokakları hayvansızlaştırma gibi bir hedefleri yok. Sokak hayvanlarına yemek ve su vermek 2021’de çıkarılan yasayla serbestleştirilmiş. Büyük olasılıkla bu konudaki önceden uyglunan kısıtlama Avrupa Birliği uyum yasalarından kaynaklanıyordu.

Sokak hayvanlarının bakımı ve sağlığından belediyeler sorumlu… Belediyeler ve hayvansever dernekleri işbirliği içinde çalışıyor. Nüfusu 3 binin üzerinde olan belediyelerin barınak kurması zorunlu. İnsanların evcil hayvan satın almak yerine sahiplenmeleri için farkındalık çalışmaları yürütülüyor. Sahipli ve sahipsiz hayvanların tümüne çip takılıyor ve takipleri yapılıyor.

Bir yıl öncesinden sahiplenilmiş hayvanların, altı aylık ek bir süre sonrasında DNA örnekleri de alınıyor. DNA testini yaptırmayan hayvan sahiplerine 1,000 Euro para cezası veriliyor. Kaybolmuş ya da terk edilmiş hayvanların sahipleri çip takibi sayesinde kolayca bulunuyor. Hayvanlarını terk eden kişilere yönelik yasal soruşturma başlatılıyor. Sahipsiz köpekler belediye tarafından toplanıp bakımları yapılarak barınaklara gönderiliyor.

Barınakta yer yoksa o hayvanlar, bakımları yapıldıktan sonra bulundukları yere bırakılıyor. Yer konusunda bazı kıstaslar var. Okullar, et ve yiyecek pazarları, hastanelerin civarlarının en az 200 metre uzağında bir yere bırakılıyorlar. Sağlıklı ya da tedavisi mümkün bir sokak hayvanı asla uyutulmuyor. Ancak, tedavisi mümkün olmayan ve acı çeken sokak hayvanlarının hayatına son veriliyor.

50,000 EURO PARA VE HAPİS CEZALARI

Tabii ki her şey güllük gülistanlık değil. Bazı barınaklardaki yaşam koşullarının yetersiz olduğu gözlemlenmiş. Bu tip durumlarda barınak yetkililerine de yaptırım uygulanıyor. Hayvanlara işkence ve istismara yönelik cezalar caydırıcı düzeyde. Evcil hayvanına işkence ettiği tespit edilen kişiler on yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya kalıyor.

Bunun yanı sıra, 25,000 Euro ila 50,000 Euro arasında para cezaları da söz konusu. Sirklerde hayvan istismarı yapanlara verilen para cezası ise 30,000 Euro ila 40,000 Euro arasında. Sahipli hayvanların saldırısı durumunda, sahiplerine 300 Euro para cezası kesiliyor.

Hayvanları kısırlaştırarak soylarını tüketmek de soykırım değil midir?

SOKAKLAR HAYVANSIZ KALMAMALI

Sokak hayvanlarını öldürerek bu sorunu çözmeye kalkışan kamu yetkililerinin Batı ülkelerindeki örnekleri çarpıtarak bir propaganda yaptığı ayan beyan ortada… En acımasız batı ülkesinde bile artık uyutma çok az rastlanır bir uygulama. Türkiye’de yetkililer Birleşik Krallık’taki uygulamayı örnek almak niyetinde, yani en acımasızını! Her ne kadar batı ülkeleri artık hayvan uyutmayı sınırlamış olsa da, sokaklar hayvansız…

Yani kısırlaştırma yöntemiyle bir soykırım yapılmış. Yunanistan ise farklı bir uygulamayı tercih etmiş. Sokaklarda sınırlı sayıda da olsa kedi ve köpek var. Bizde de aşıla, kısırlaştır ve bulduğun yere bırak uygulaması yapılmalı, ancak bir talebimiz daha olmalı…

Bu yöntemle sokaklarımızı tümüyle hayvansızlaştırmayı hedeflemek yerine, gerekli bakım yapılarak yaşamını mutlu şekilde devam ettirebilecek sokak hayvanları bizim sokaklarımızdan eksik olmamalı. Binlerce yıldır bir arada yaşadık, bundan sonra da bir arada yaşamalıyız.

Süleyman Karan

Paylaş

Son Yazılanlar

Dijital içeriklerin gastronomiye etkisi

Gastronomi, bir yandan kadim geleneklere ve yerel tatlara dayanırken diğer yandan sürekli yeniliklerle şekillenen dinamik bir alan. Bu hızlı değişimin önemli bir ayağını, hiç şüphesiz

Gastronomide geleceği şekillendirmek

Turizm, gastronomi ve ağırlama sektörleri, hem ekonomik hem de toplumsal açıdan dünyada çok önemli bir yer tutuyor. Bu alanlar, hem yerel kültürlerin korunmasını hem de

Bu resimlerde herkesin duygusu saklı

Bilinçdışı renklerle konuşuyor. “Bazı organik meseleler” Ressam, oyuncu ve iç mimar Melis Babadağ, “bazı organik meseleler” isimli ilk kişisel resim sergisini The Art Capsule Gallery’de

Edebiyat ve popüler kültür

Popüler kültüre hapsolmuş en popüler davranışlardan biri nedir diye sorsanız, hiç düşünmeden popüler kültüre küfretmektir, derim. Sondaki lafı başta söyledim ama mevzunun özeti bu sevgili

Tarihin en eski rehberi olan genetik

Son dönemde ne kadar çok duyar olduk değil mi ? DNA artık kulağımıza eskisi kadar uzak gelmese gerek. Sahi uzak mıydı ki, bizler genetik parçacıklar