İplere bağlı yaşamın ucunda

Eşiğinden hop diye aşırılmış bir akşamın döküntüsü içinde, birbiri üzerine eklenmiş parçacıklarımla, bir köşeye öylece bırakılmış hissediyorum. Tüm gün ne kadar çabalasam bir bütün haline gelemedim. Kolumu kaldıran ip çekildiğinde başım düşüyor, adımımı atarken belim bükülüyor, dik durmaya çalışırken bacaklarım titriyordu.

Etrafımda kimse yoktu bu iplerle oynayacak. Yakalandığım bir örümcek ağından kurtulmak için mi her parçamı ayrı ayrı çekiştiriyorum diye bakındım. Bu halimi andıran oyuncaklar, oynatıcılar olduğunu hatırlıyorum. Neşeli, becerikli ellerin hayran bırakan hünerleri ile gösteriler yapıp insanları güldürüp, eğlendiriyorlardı. Neşeli, teklifsiz halleri ile aramıza pek çabuk aldığımız kuklalardı.

En son ne zaman ve kimlerle konuştuğumu düşündüm.

Sözüm kesilmiş, herkes oradan kalkıp gitmişti. Neden bir başıma kalmıştım. Öfkelerin buruşturup attığı bir beden olmuştum sadece. Hurdacıların demir tarttığı iki kollu bir terazide olsam bir kutu mandala gitmiştim.

Değersiz bir parçaya dönüşmektense yok olmak, ortalıktan kaybolmak yeğdir diye düşünürken; hafifçe ileri geri salınan bedenimin, giderek hızlanacak bir salıncağa koşarak sislerin arasında kaybolma isteğini duyumsadım.

Oysa baharın arsız coşkusu ile konuşuyorduk. Tüketilecek bir zamanın üzerine el üstünde el oynuyor gibiydik. Birkaç baş ötemde gün ışığının uğramadığı bir yüz fark etmiştim. Öne doğru ipince yaslanışı ile bir buz kütlesinin içinde kalmış görünüyordu. Enine boyuna ve tüm zamanlarına ait bir yalnızlıkta donup kalmış gibiydi. Çekilen ağlar içinde oynaşıp kaynaşan balıklar gibi ömrü tükenmiş bir kalabalık oldu sağa sola yetişen cümlelerimiz.

Azat edilmiş bir köle bu kadar şaşkın olabilirdi ancak. Konuşma kesildi, bir komuta uyan askerler gibi durduk. Sözlerin, nefesin akıp gittiği bir teknede bir çatlağın başına koşmuş yolcular olmuştuk. Cephe yarılmış, ortaya düşmüştü yalnızlık. Her birimizin nefesi kendi korunu canlı tutmaya ancak yetiyormuş gibi çaresizce bakıştık. Direncini kaybetmiş, esinti ile sürüklenen, bir gölgede duramayan yaprak gibiydi.

‘’ Demek bir akışı fark ederek yaşıyoruz; yüzlerimizde, bedenlerimizde, hareketin, devinimin, dönüşlerin titreşimini, tutunmanın, bırakmanın, kutupların, ayrışma veya birleşmenin çekim gücünü hissediyoruz’’ dedim içimden.

Sönmüş yıldızlar gibi zamandan ayrılmış bir ışıkla varlığını sürdüren birinin varlığı herkesi korkutmuştu. Yalnızlık hikayenin bir bölümü veya labirentin giriş kapısıydı. Ancak Minataur’un acı böğürtülerinin duyulabileceği, çıkışı olmayan, olsa olsa başka bir dünyada olmayı hayal edebildiğin bir yer.  Bazı insanlar daha şanslıdır, bu hayal bir ömür sürer.

Bu akşam bir kukla döküntüsü olarak evimdeyim. Sadece korkak, beceriksiz değil, karışmış iplerim, kırık dökük bedenimle ortalıktan bir an önce çekilmeliyim.

Safa Özkızıltan

Paylaş

Son Yazılanlar

Lezzet de yapay zekayla buluştu

Gastronomi’nin geleceği… Lezzetin yapay zekaya geçmesi ve sürdürülebilirliğin yolculuğu… Gastronomi dünyasına ve lezzete yıllarını vermiş biri olarak gastronominin sadece damak tadı değil aynı zamanda kültür,

‘Kulüp gibi kulüptür’ Fenerbahçe

Olimpik bayrak taşıyıcı olduğundan ‘kulüp gibi kulüptür’ Fenerbahçe Bu yazıyı okuyanlardan bir bölümü her zamanki gibi, “Her konuda mantıklı bir yaklaşımın var, ancak konu Fenerbahçe

Ayvalık’ta Lezzet Ve Kültür Buluşması

Ayvalık, Ege’nin incisi, zeytinyağının altın sarısı damlalarıyla bezeli bir sahil kasabası. 30 Mayıs – 1 Haziran 2025 tarihlerinde Kırlangıç Yaşam Merkezi’nde ilk kez düzenlenen Ayvalık

Karpuz, peynir ve yaz…

Mahallerimizin manav dükkanlarında kesilmiş kıpkırmızı mis kokulu karpuzu gördük mü yaz başlamış demektir . O bıçağın kabuğu delip karpuzun içine girdiğinde çıkan o çıtırtı sesi

Mutfakta İnovasyon Ve Sürdürülebilirlik

Unilever Food Solutions, ev dışı tüketim sektörüne yön veren önemli bir adım atarak, “Geleceğin Menüleri Trend Raporu”nun üçüncüsünü yayınladı. Bu rapor dünya genelinde 1600’den fazla

Gastronominin Kalbi Antalya’da Attı

Her yıl olduğu gibi bu yıl da FoodFest Antalya Uluslararası Gastronomi Festivali’nde moderatör olarak yer almak, benim için büyük bir keyifti. Üç gün boyunca Karaalioğlu