1972 Münih Olimpiyatları birçok göz kamaştırıcı sporcuya ev sahipliği yapmış da olsa herkesin hafızasında kanlı bir saldırıyla hatırlanıyor hâlâ ne yazık ki.
Özellikle Filistin sorunu başta olmak üzere bir çok konuda silahlı eylemlerin yoğun olduğu bir döneme denk gelen 1972 Münih Olimpiyatları’nda Kara Eylül Örgütü, olimpiyat kampında İsrail olimpiyat takımının 11 üyesini rehin almıştı. Her ülkenin elinde günümüzdeki gibi silahlı rehine durumlarına müdahale edecek özel ekipler bulunmuyordu o yıllarda. Alman polisinin plansız denilebilecek kadar kötü operasyonunda on bir İsrailli sporcu ve antrenör, bir Alman polisi ve beş saldırgan hayatını kaybetti.
Olaydan sonra bir çok ülke olimpiyatları terk etti
Oysa o ana kadar olimpiyatlar harika gidiyordu. 1972 Münih’in kahramanı ise Amerikalı bir köpekbalığı idi: Mark Spitz. Bu, ona üniversitedeyken arkadaşlarının taktığı lakaptı: Mark the Shark…
Mark Spitz günümüz teknolojisi ve antrenman metodlarıyla harikalar yaratan Michael Phelps’ten neredeyse otuz yıl önce pisinlere bayrağını hiç çıkarılmamacasına dikmişti; bir olimpiyatta yedi altın madalya…
Üstelik birinci geldiği her dalda bir de dünya rekoru!
Mark Spitz 17 yaşında dünya rekorları kırdı
Mark Spitz de başarılı tüm yüzücüler gibi çok erken yaşlarda başlamıştı bu spora. Daha on yaşındayken kendi yaş grubunda on yedi ülke rekoruna sahipti. On yedi yaşındayken de dünya rekorlarına başlamıştı.
1968 Meksika Olimpiyatları’nda kendisinden beklentileri boşa çıkartınca bir hayal kırıklığı olmuştu mutlaka. Altı altın madalya umuduyla geldiği olimpiyatı bayrak takımıyla iki altın, bireysel olarak da bir gümüş, bir bronzla kapatınca herkeste bir soru işareti oluşmuştu. Acaba üst seviyelerdeki baskıyı kaldıramayacak ve silinip gidecek miydi bu büyük yetenek.
Takip eden dört yılı Indiana Üniversitesi’nin havuzunda çalışarak geçirdi. 1972 farklı olacaktı.
Münih’te 200 metre kelebekle başladı: ilk altın ve dünya rekoru.
Türkiye’nin televizyonda ilk kez Münih olimpiyatlarını izledi
Türkiye’nin televizyondan izleyebildiği ilk olimpiyatlardı. O sihirli kutu hayatımıza yeni girmişti. Büyülenmiş gibi seyrediyorduk bu muhteşem sporcuları. Mark Spitz büyük ihtimalle benim kuşağımın aklında kelebek stil yüzerken çekildiği fotoğraflarla kalmıştır. Olağanüstü bir sporcuya yakışan olağanüstü bir görüntüydü.
Aynı gün 4×100 serbest bayrak yarışında bir altın ve bir rekor daha…
Ertesi gün 200 metre serbest, iki gün sonra önce 100 metre kelebek, arkasından 4×200 serbest bayrakta yinelenen altınlar ve rekorlar.
100 metre serbest en zayıf olduğu daldı. Merakla beklenen yarışta aynı şeyi tekrarladı Spitz. 1968 için hedeflediği altı altın madalyaya altı rekorla kazanmıştı. Karışık bayrak yarışında (evet, bizim için) kelebek kısmını üstlendi ve yedinci altın yedinci rekorla geldi.
Üstelik hepsi sadece sekiz günde gerçekleşmişti.
Kaderin bir cilvesi, Mark Spitz’in yarışlarının saldırıdan birkaç gün olması, onun adını tarihe ve benim neslimin anılarına kazıdı.
Spitz yarışmayı 22 yaşında bıraktı. Kendisi farklı nedenler sıralıyor olsa da belki bu travmatik saldırının da etkisi vardı bu kararda.
Ne olursa olsun, kelebek kanatlı bu köpekbalığı, milyonlara ilham veren bir hikayenin kahramanı sonuçta…
Behçet Üstün