Klasiklerin dışında bir Hamlet

Şehir Tiyatroları yeni sezona Hamlet ile başladı. Muhsin Ertuğrul’a saygı niteliğindeki bu sezon başlangıcı izleyicilerine klasik bir Hamlet’ten daha fazlasını vaat ediyor. Özüne dokunulmayan metin ufuk açıcı bir sahneleme içeriyor.

İstanbul klasiklerle buluşuyor

Yeni sezon İstanbul Klasiklerle Buluşuyor diyerek açan İBB Şehir Tiyatroları, Shakespeare’in Hamlet’iyle seyircisine merhaba dedi. Engin Alkan rejisiyle alışılmışın dışında bir Hamlet’i sergileyen Şehir Tiyatroları, bir yandan da modern Türk Tiyatrosu’nun kurucusu Muhsin Ertuğrul’un sezona Hamlet ile başlama geleneğini devam ettirdi.

Engin Alkan’ın klasiklere dair özgün yorumlamasını geçen sezonda sahnelenen Antigone oyununda görmüştük. 2400 yıllık oyun Alkan’ın rejisiyle sahnede stadyum sandalyeleri, Amerikan otomobilinin ve elektrik direklerinin yer aldığı ve günümüzde her yeri ele geçiren gözetim toplumunu eleştiren modern bir distopya eleştirisi olarak yorumlanmıştı.

Bu sezonun yeni ve ilk oyunu olan Hamlet’te de Alkan seyircisini şaşırtmayarak farklı bir sahneleme ile klasik eseri güncel hale getirmeyi başarıyor. Oyunun farklı mekanlar içinde geçen akışını bozmamak adına tek ve kübist bir dekor kullanılmış. Farklı yükseltileri bulunan dekorun oyuncular için geniş ve rahat bir performans sergileme alanı olduğunu düşünüyorum. Sahnenin üst ve arkasındaki boşluklar ise ışık tasarımı ile doldurulmuş.

Sahnenin her iki tarafında birbirine paralel dikdörtgen ışık panelleri, karakterlerin farklı duygu durumlarını yansıtarak daha derin ve etkili bir sahneleme imkanı sunuyor. Işığın bu denli etkin kullanımı, ağır ve sürekli değişen dekorlar yerine sade bir dekorun kullanımı tiyatronun özü olan oyuncu izleyici etkileşimine daha fazla imkan tanıyor.

Bir yandan da öldürülen kralın mezarının sahnenin ortasında yer alması da bu sahne tasarımında yer almış. Böylece hiç görmediğimiz eski kral bu sahneleme ile adeta oyunun başrolü konumunda. Öyle ki bu mezar, Kral Claudius’un kendiyle yüzleşme, Hamlet’in de cesaretini topladığı yer.

Enerji Dolu Bir Hamlet

Bu etkileşimi ilk olarak oyunun özgün başlangıcında görüyoruz. Hamlet’in öldürülen babası eski Danimarka kralının anıt mezarının müzeye dönüştürüldüğü modern zamanlarda başlıyor oyun. Rasta saçlı, sırt çantalı bir gezgin mezarı merakla fotoğraflarken bir yandan da hayranı olduğu Hamlet metninden replikleri hatırlamaya çalışıyor.

Müzenin güvenlik görevlisinin bir anlık yerinden ayrılmasıyla Hamlet ortaya çıkıyor ve oyunu ezberinden bilen meraklı gezginimiz artık Hamlet’in en yakın arkadaşı Horatio oluyor. Antigone’da da izlediğimiz Özgün Akaçça, Hamlet rolüyle asi ve çılgın bir karakter çiziyor.

2 saat 45 dakika boyunca Hamlet’i hüzünlü ve çaresiz halinden çıkararak tüm sahneye hakim bir oyunculuk sergiliyor. Hatta öyle ki Hamlet’in trajik sonu yerine farklı bir sonu görecekmiş gibi hissedebiliyoruz.

Kral Claudius’u canlandıran Doğan Altınel karakterinin antagonist özelliklerini seyirciye yansıtıyor. Hamlet’i engellemek için yaptıklarının yanında kardeşini öldürmesiyle yüzleşme sahnesi de Altınel’in karakterine olan hakimiyetini gösteriyor.

Adaletsizlikler içerisinde doğruyu aramaya çalışan Hamlet’in saraya gelen sanatçılarla olan diyalogları da günümüzdeki sanat anlayışı üzerine yeniden düşündürüyor. Hamlet’in “duyguları abartmadan olabildiğince doğal verin” tavsiyesi ile saray eğlencesine çıkan sanatçıların Hamlet’in babasının öldürülme sahnesini canlandırması ise oyunun heyecan dozu yüksek anlarından. Burada queer bir karakterin de yer alması oyunun kendine özgü yorumlanmasına bir örnek.

Sempatik bir Polonius

Şüphesiz metindeki en önemli karakterlerden biri de Polonius. Zafer Kırşan canlandırdığı Polonius’u kendine özgü hitabeti ile komik bir karakter haline getiriyor. Özellikle oğlu Leartes’e,

“Aşırı hiçbir düşüncenin ardına düşmek yok;

teklifsiz ol, bayağı olma; dostların arasında denenmiş olanları çelik halkalarla bağla yüreğine.

Ama her zıpçıktı, acemi çaylak arkadaşı da el üstünde tutup elini kirletme.

Kavga etmekten sakın, ama ettin mi de öylesine et ki korksunlar senden”

Şeklinde devam eden öğütler silsilesinde Kırşan, Polonius’u karikatürize bir karakter haline getiriyor ve seyirciden büyük beğeni topluyor. Polonius’un yeni Danimarka kralına olan bağlılığı Hamlet ile karşı karşıya gelmesine sebep olsa da seyirci tarafından pek de sevilmeyen Polonius’u sadece görevine bağlı sevimli bir adam haline getiriyor, seyircinin sempatisini topluyor.

Işık ve efektler de başrolde

2 saat 45 dakikalık bu performansın içinde oyunun temposu hiç düşmüyor. Bu durum “Günümüz izleyicisi kısa oyun ister” görüşüne cevap niteliğinde. Bu duruma oyuncuların metin hakimiyeti ve uyumunun yanında ışık ve sesin kullanımı da etken. Oyunun dekor ve ışık tasarımcısı Cem Yılmazer ve efekt tasarıcısı Metin Küçükyılmaz’ı da ayrıca tebrik etmeli.

Ofelya ise Zeliha Bahar Çebi’nin omuzlarında. Özellikle Ofelya’nın babası Polonius’un ölümünden sonra yaşadığı duygusal çalkalanmaları Çebi çok iyi yansıtıyor. Bu sahnede Ofelya’nın bakışlarından jest ve miniklerine kadar her tavrı deliliğin sınırında.

Sabahattin Eyüboğlu metninin şiirselliğini de yansıtmayı unutmadan sahnelenen Engin Alkan yönetmenliğindeki Hamlet, sezon boyunca İBB Şehir Tiyatroları’nın çeşitli sahnelerinde izlenebilir.

Ahmet Çağatay Bayraktar

Paylaş

Son Yazılanlar

Trump 2.0 kazandı, dünyada ne olacak?

Borsa İstanbul haftanın ilk iş günü 10 bin puan üzerinde kapanış yaptı. Altın, haftaya yatay başladı, ons 2700 dolar seviyelerinde, gram altında ise 3100 TL

Türk Gastronomisinin Altın Kaşıkları

Mutfak Dostları Derneği’nin 2018’de onur ödülü vererek başlattığı Altın Kaşık Gastronomi Ödülleri bu yıl çok önemli bir kategoriyi de Yılın Servis ödülü başlığı altında değerlendirmelerine

Kadın emeğinin gastronomiye yansıması

Senelerdir severek yaptığım iş gastronomi yazarlığı ve bunun gibi yeme içmeye, damak tadına ilişkin konulardaki  etkinlikler. Resmi bir tanımı yok, verilmiş unvan da  değil. Sadece 

Gastronominin evrensel gücü

Altın Kaşık Ödülleriyle Mutfak Dostları Derneği’nin ödüllendirdiği yaratıcılık, FSUMMIT 2025’in vizyonuyla sektöre kazandırdığı yenilikler ve Husin belgeselindeki derinlemesine hikâye, gastronominin sınırları aşan gücünü gözler önüne

Prada dertsiz başına dert mi arıyor?

Tasarımlarından marka kimliğine, müşteri portföyünden sattığı hayallere kadar birbirinden çok farklı iki marka hakkında bir söylenti dolaşıyor lüks moda sektöründe… İtalyan moda devi Prada’nın, Capri

Sofralarımızın Ortak Dili

Yemek sadece fiziksel bir gereksinim değil; kültürel kimliğimizi şekillendiren, tarihimizin sessiz tanıklığını yapan ve insanlar arasındaki bağları güçlendiren evrensel bir unsurdur. Her ülkenin, her yörenin