Siz onları bilmezsiniz. Acındırarak, yardıma muhtaç bir şekilde girerler hayatınıza. Bi mağdur, bi zavallı, bi güçsüz. Tatlı tatlı masum masum bakarak. Bizimki onu bulmasının hikayesini anlattı. Neymiş, az daha ölecekmiş, biberonlarla beslemiş. Yüreklere dokundu zaten.
Küçük Puta
Adını önce Mavi koydu. Ben dedim, bu yerleşecek bu eve. Kedi kediyi gözünden, tüyünden, tırmığından anlar. Bizimki saf, bizimki iyi niyetli. Pamuklara sardı, veterinere götürdü. Üstelik benim veterinere. Ben ne oldum?
Hayır, sayın okuyucu bu eve gelen kardeşten öte bir şey. Hani kundaklar içinde cıyaklayan bir kardeş gelir de, sen o gün büyürsün ya, evin tek zirzopu olmak buraya kadarmış dersin ya. Ama bu daha beteri.
Ben anladım. Bu tam küçük fahişe dedim. Ortalığı karıştıracak. Evimizin dengelerini sarsacak ve hepsini mızırdayarak, acındırarak yapacak. Ne olacak? Eflatun bir aksi kedi olacak. Yok, şimdilik bir aksilik yapmadım. Uzun yine bana uzaktan bir bakıyor. O da şaşkın. Adamın kediyle ilgisi yokken, aldı bu küçük fahişeyi veterinere götürüyor.
“Hayatta büyük konuşmayacaksın Uzun, sen bu hallere düşecek adam mıydın?” diye kafamdan geçirirken, Uzun anladı beni ama nafile.
Dün akşam bizimki telefonda konuşuyor. Bizim küçük fahişenin adı değişmiş, “Puta” olmuş. Bir de buna enetelektüel bir söylem eklemişler. Akdeniz filmindeki adada bütün askerlerin putası diye. Yunanca, İspanyolca, İtalyanca’dan gelen bir kelime, Puta, bildiğin orospu.
Ayy bozuyorum ağzımı
Benim şahsi fikrimi soracak olursanız, o askerlerin Putası başka bir şey, yürekli bir şey, dürüst bir şey, ben orospuyum diyen bir şey. Ama bunlar, bu kendini acındırarak yılan gibi sokulup yerleşenler, akılları baştan alanlar, sana kendini bir kahraman hissettirerek yerleşip kalanlar. Onlara da puta diyerek gerçek fahişelere hakaret etmesek mi diyorum.
Ya okuyucu, ben donmuş Prens Eflatun, sustum, öylece duruyorum. Bizimki onu boğarım diye küçük şıllığa yer arıyor. Ben tenezzül etmem. Ben bunları çok iyi tanırım. Ahh Uzun ah, sen beni anlarsın.
Eyy Eflatun der ki, evimizin dengesi sarsıldı. Uzun, ben, bizimkisi ve Leyla. Bir beşinciye ihtiyaç yok. Şimdilik susuyorum bizimki. Bu küçük şıllıklara karşı susmak en güzel cevaptır. Yaşayacak ve göreceksin. Yaşamadan ben sana neyi anlatayım? Bir de bugün hikayesinde paylaşmadı mı. Kusura bakma okuyucu, köşe benim değil mi yazarım ağzıma geleni. Haa bu arada, bir San Giovanni Battista hikayesi anlatacağım sana. Önce şunu evden bi yollayayım.