Kuşatma altındaki şehir

Bir şehirde dolaştım yakın zamanın birkaç günü. Bugün, geçmiş diye gevelediğimin cümle gazabına uğramış  buldum kendimi. Onbir ay kuşatmada kalıp; sömekten, zerdali çekirdeğinden yaptıkları ekmekle zehirlenip ölmeye başladıklarında, düşmana ve açlığa direnmenin tek karşılığını, doğdukları toprağın bağrında can vermekte bulanların toprağındaydım. Vatan; buyurdukları, buyur ettikleri  sofra değil, düğün-dernek, cem değil, yokluk, açlık, ağıt yeriydi.

Yazıtların, mermilerin, mataraların, süngülerin dile getirdiklerini anlayıp, kendinden önce bu topraklar için yaşamını feda edenlere söyleyecek sözü olanlara saklanmış bir zarftır bazen yaşadığımız bir gün.

Geçmişten kalan ve bugüne tutunmayı başaran bir şeyler var mı diye bakınıyorum. Bir zamanlara varıp da orada anlamam gerekeni anlayabilmek için, ‘ bugünün  aydınlığının’; yarısının gün doğumundan, yarısının karanlığı   kaldıranlardan olduğunu biliyorum. Gün doğumunda sokaklarıma çıkarken, batımında kendi ışığımda, salt bugünün değil çağların görünmeyenini, nicedir duyulmayanını tanımaya çalışıyorum. Gördüğümden, duyduğumdan çoğu kez hüzünle tarazlanmış tümceler kalıyor.

Şehrin tüm yapıları topçu ateşi ile yıkılmış

Yeraltında, çocuk, yaşlı yüzlerce can elbirliği ile  mağara duvarlarından kazınan güherçileyi barut haline getirip  mevzilere mermi yetiştirdiler. Tepelerine dikilmiş kat be kat güce hükmeden zalimlere, doğmanın zor, ölmenin en kolay olduğu  bu toprakların değişmeyen kanunlarını belletiyorlardı. Patlamamış güllelerin içlerini boşaltıp kullanan, olmayan makinalı tüfeğin sesini yörenin tek motorsikletine  bağladıkları ağaçtan yontulmuş çarktan çıkan ses ile taklit ettiren akıl ve yürek ehli savaşçılar, biraz sonra veya en geç yarın öleceklerini çok iyi biliyorlardı.

Şehrin hemen tüm yapıları topçu ateşi ile yıkılmıştı. O evler yüzyılların mirasına uygun olarak bir birine yaslanan, omuz omuza  yekpare duvarları ile içi dostluğa, dışı düşmana gerekeni anlatan yapılardı. Bu azaptan bir haber çıkıp ulaşacak gibi değildi bir yere; memleketin dağı, ovası , kapısı, penceresi tutuşmuş, ateş saçan silahların öfkesini  yatıştırmaya sıra sıra canlar yetmez olmuştu.

Ciltler dolusu destanlar yazıldı

Hektor’u anımsamış mıydı acaba Şahin Bey son soluğunda. Anası mı, vatanın toprağı mı doğurmuştu şaşırtır insanı; toprağı avucunda  sıkıca tutarken, yerine savaşmaya devam edecek  bir can bırakmak ister gibiydi.

Truva surları önünde on yılın son bir ayına ciltler dolusu destanlar yazılmıştı. Bu toprakların acı betiğinin ilk  sayfasına külden, kandan ve gözyaşından bir güvercin çizecekti bir  kumandan. Şıvgınlar olan biteni dallarından, kendi dillerinden öğrenecekler diye umut etti toprağı uğruna  can verenler.

Sokaklarında hayallere daldım

Gün, öncekinden yarım kalanlar ile yarına yetiştirileceklerin telaşındadır çoğu kez. Şehirlerde, hayatı düpedüz sokak sokak teslim alan, ellerini bağlayıp, içini, ruhunu, varsıllığını boşaltan bu telaşın edepsiz bir gidişi vardır. Şimdilerde caddeleri lokantalar ve tatlıcılar ile dolu bu kentte, bir zamanlar bir ay içinde birkaç beden ölçüsünü kaybettiren  açlığı ve uygun gördüğü tek parça giysiyi acıyla düşündüm.

Sokaklarında hayallere dalıp, siperlerine girip çıktım, yavrusunu emziren anneleri, çocukları sonsuzluğa uçurtup boş dönen salıncakları gördüm.

Yarım kalmış cümlelerinin gerisini duyacağız

Toprağa dayayınca kulağımızı onları misafir eden sonsuz sessizliği duyacağız önce. Biraz daha dikkatle dinlersek yarım kalmış cümlelerinin gerisini duyacağız. Yeryüzünde kıyamet sürüp giderken, içimizdeki alevi söndürmeden, yelkenlerimize dolacak rüzgarları kollayıp, hasatları beklesek de, bu denizlerin ve toprağın derinliklerinden bize dingin ve soylu bir yaşamı  bağışlayanların, yüreklerimizde  yeniden dirilişine tanık olduğumuzda ‘’Kurtuluş Savaşını’’ anlayacağız.

Safa Özkızıltan

Paylaş

Son Yazılanlar

Nostalji dolu bir Aralık ayı

Her sene Aralık ayı geldiğinde içimde o kadar farklı duygular doğar ki. Bence yılın en neşeli en mutlu ve lezzet dolu günlerini yaşadığım bir ay

Balonlu bir cumartesi öyküsü

Bilmiş bilmiş konuşuyor, küçücük ellerinden biri boşta kalmış, boyundan yukarıda, şimdi yazdığı senaryoda oynuyor sanki. Öteki elini tutan annesine günün sonu kalmış bu tatlı yaramazla

Yıldızların altında gastronomi hikayemiz

Michelin Rehberi 2025 Türkiye seçkisi, gastronomi dünyasında büyük bir ilgi ve heyecanla bekleniyor. İstanbul, İzmir ve Muğla’nın öne çıkan restoranlarını kapsayan 2025 seçkisi, Türk mutfağının

Mirasla geleceği harmanlayan buluşma

Türk gastronomisinin global arenadaki en güçlü temsilcilerinden biri haline gelen Gastromasa Uluslararası Gastronomi Konferansı bu yıl dokuzuncu kez İstanbul’da düzenlendi. “Legacy & Menu” (Miras &

Zeytinyağının hayatımdaki önemi

Maria’nın günlüğünde bugün; zeytin hasadını konuşup zeytinyağının hayatımda, sağlığımda, evimde, restoranlarımdaki önemini anlatmak istedim. İki hafta önce sevgili arkadaşım Emine ve eşi Mark, beni arayıp