Son birkaç yılda artan konut talebine karşılık azalan arz, konut fiyatlarında dolayısıyla da kira bedellerinin beklenenden daha fazla yükselmesine neden oldu. Hatta toplumun bazı kesimlerinde konuta erişim güçleşti, barınma bir sorun olarak vatandaşların birinci gündem maddesi haline geldi.
Yüzde 25’lik üst zam
İnşaat sektörünün her zaman ekonomide lokomotif olduğu ülkemizde hükümet, artan kira fiyatlarının önüne geçmek, vatandaşın şikayetini bir nebze olsun azaltmak amacıyla bir karar aldı.
TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen düzenleme ile yayınlanan resmi gazete uyarınca 1 Temmuz 2023 tarihine kadar kontratı yenilenecek kiracılar için yüzde 25’lik üst zam oranının Temmuz 2024 tarihine kadar uzatılacağı Çevre ve İklim Değişikliği Bakanı tarafından açıklandı.
Öncelikle şu soruyu sormakta fayda var; Sabit kira zammı kimin işine yaradı ki 1 yıl daha devam edecek?
Sabit kira zammı kararına özellikle mülk sahipleri itiraz etti. Mülkiyeti kendisinde olan mülkleri için hükümetin yüzde 25’lik zam oranı belirlemesini bazıları ara formüllerle geçiştirmeye çalışıyor. Kiracılara 1 yıllık ara nefes aldırmak için alınan bu karar bazı kiracıları daha fazla sıkıntıya soktu.
Ev sahiplerinden ‘Ya kontratta yazıldığı gibi TÜFE oranında yasal zammı yaparsın, ya da evimi boşalt’ ihtarları alan kiracıların bazıları hükümeti dinleyip yüzde 25 oranında zamda direndi, bazıları ise evini kaybetmeme uğruna yüzde 70’i bulan TÜFE zammını yapmayı kabul etti. Bazı kiracılar da bu stresli sürece dayanamayıp huzur bulmak adına taşınmayı tercih etti.
Temelde ise ev sahibi-kiracı uyuşmazlığına bakan Sulh Hukuk Mahkemelerinin zaten fazla olan yükü daha da arttı. Özellikle her iki dosyadan birinin artık bu uyuşmazlıklar üzerine olduğunu biliyoruz. Genel davalar arasında ise kiracı-ev sahibi uyuşmazlığı dava oranı yüzde 35’lere vardı. Toplumsal barış zedelendi. Kimse ne aldığından ne de verdiğinden memnun oldu.
Hiç kimsenin mutlu olmadığı bu sorunun çözümü demek ki günlük alınan ve sorunu ana kaynağında çözmek yerine alternatif yollar aramak değilmiş. Sektörün 10 yıldır içinde olan, sürekli sorgulayan ve bugün atılan her yanlış adımın gelecekte daha büyük sonuçları olduğunu görebilen bir sektör temsilcisi olarak yetkililere ‘sadede gelelim’ diyorum.
Sadet ne peki?
2012 ile 2017 arasında bu ülkenin barınma sorunu var mıydı? Aksine mülk sahipleri ile müteahhitler mutsuzdu. Ev sahipleri kiralar düşük olduğu için, müteahhitler de gönüllerinden geçen fiyata konut satamadığı için mutsuzdu. Ama tüketici yani kiracı, yatırım için değil oturmak için konut alan vatandaş mutluydu.
Bu durumda çözümü mülk sahiplerinin mülkiyet hakları üzerinde aramak değil, barınma sorununa gerçek çözüm bulacak politikalarda bulmak gerekiyor. Artık ağıza çalınan bir parmak bal da işi tatlandırmaya yetmiyor.