Soyadın ve kimliğin senin tercihin olsun

Ey kadınlar! Bugün benim taa küçüklükten beri dert ettiğim, önceleri annemi ‘niye böyle oluyor ki’ diye darladığım, ikna edici yanıtlar alamayınca babama sardırdığım, sonraları günlük hayat içinde bazen artan, bazen azalan bir düzeyde dert ettiğim bir konu var gündemimizde: Soyadı…

Kimliğim ve benim soyadım

Şimdi düşünün, bir kız çocuğu olarak dünyaya geldik. Bir ad ve soyad verildi bize. Sonra okul çağında bu ad ve soyadla biraz daha bütünleştik… Okul dönemi devam etti. Oturan bu kimlik, artık kişiliğimizin bir parçası haline geldi… Kişiliğimizin somutlaştığı, bizi tamamlayan bir ifadeye dönüştü.

İşe girdik. Bu isimle, tatile gitmek, yurtdışına çıkmak istedik, pasaport aldık bu isimle… Ehliyet aldık, ev kiraladık, ev aldık… ne bileyim işte hayatımız boyunca neler yaptıysak artık bizim bir parçamız hatta biz olduğumuz bu kimlikle yaptık.

Sonraaa bir adam sevdik…

Evlenmeye karar verdik. İşte, can sıkıcı durumların ilk adımı da böylece atılmış oldu. Evlenme kararı ile değil tabii… İş resmiyete dönüşmeye başlayınca… Yasaların önümüze koyduğu ve erkeği esas alan bir mantıkla başlıyor değişim…

İlk adım maalesef soyadı ile başlıyor. Evlilik cüzdanı verildiğinde bir de ne görüyorsunuz. Siz artık siz değilsiniz… Sizin bir yarınız artık başka bir soyadı ile anılıyor… İş bununla kalsa iyi. Nüfus cüzdanını değiştirdiğinizde bir bakıyorsunuz ki siz artık hayatınızda belki de hiç görmediğimiz ve hatta hiç görmeyeceğiniz bir kentin, bir kasabasına, bir mahalle ve sokağına kaydedilmişsiniz… Sanki hoş bir filmden bir gerilim filmine geçiyor gibisiniz…

Bir tek doğdunuz yer aynı

Geri kalan tüm bilgiler size yabancı…Evet yabancı… Çünkü genellikle insanlar nüfus kütüklerini, baba ocağına hürmeten değiştirmiyor. Ama sizin babanızın bir önemi yok, evlendiğiniz adamın baba ocağı esas alınıyor…Yani tamam, babalara saygımız sonsuz ama niye? Hele bir de ikinci evliliği yaparsınız işler iyice çığrından çıkıyor. Memleketin bir müstesna köşesinden bir başka müstesna köşesine gidiveriyorsunuz… Neyse bu da ayrı bir mevzu…

Bir de adam lütfedecek

Evlilikle birlikte, 1926 tarihli yasada olduğu gibi 2001 tarihli yeni Medeni Kanun’a göre de kadın, doğumla aldığı soyadını evlenince terk etmek ve kocasının soyadını almak zorunda-idi. Daha sonra medeni halindeki her değişiklikte, boşandığında ve yeniden evlendiğinde kadın, soyadını her defa değiştirmesi gerekiyordu. Medeni Kanun’un 187 ve 173. maddelerine göre kadının, evlendiğinde veya boşandığında soyadını değiştirmek zorunda olması; kimliğini, pasaportunu, banka hesaplarını, kredi kartını, sürücü belgesini ve birçok benzeri resmi veya özel belgeyi yeniden çıkarmasını gerektiriyor. Evlenince zorunlu olarak soyadını terk eden kadın , eğer bu soyadı ile tanındı, çalışma ve sosyal yaşamında kendisine yeni bir kimlik oluşturdu ise boşanınca kocasının soyadını taşımak istese de bu pek mümkün değil. Zira bu defa da “boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğunu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceğini” ispatlamak ve bu şekilde karar aldırmak zorunda. Eğer eski koca inat ve ısrar ederse, kadın yeni soyadı ile tüm tanınmışlığına, hatta bu soyadı ile anılan marka yaratmış olsa bile adımın izni olmaksızın kocanın soyadını taşıyamıyor. Böylece önceki soyadına dönmek ve bütün bu belgeleri yeniden düzenletmek zorunda kalıyor. Medeni halindeki değişikliğe bağlı olarak soyadını değiştirmek zorunda kalmaları kadınları mağdur ettiği gibi  “kimlik sorunu” yaşamalarına yol açıyor. Erkek ise doğduğu gün aldığı soyadını kural olarak yaşamı boyunca taşıma hakkına sahip.

Çocuk varsa da zor

Hele bir de evlilikten bir de çocuk varsa o zaman işler daha da zorlaşıyor. Çünkü, çocuk okula gittiğinde, babasının soyadını taşıdığı için annesi ile soyadı farklı oluyor. Yani, arkadaşları bunu sorduğunda, çocuk istemediği bir dizi şeyi anlatmak zorunda kalacak hem de travma yaşayacak.

Hakkınız var

Medeni yasada var olan aile soyadı durumu, açılan bazı davalarla kadınların soyadı konusunda önemli kazanımlar elde etmesini sağladı. Çetrefilli konularda imdadıma yetişen Avukat Canan Arın’dan bir kez daha yardım alarak rahatlıka yazıyoruz ki soyadınızı kullanmanız hakkınız…Yani çocukluğunuzdan kalan, sizi siz yapan kişiliğinizin ve kimliğinizin aynası gibi olan soyadınızı, evlendiğinizde de boşandığınızda da kullanmak artık hakkınız… Ama kendiliğinden değil tabii…

Bir kere evlenmek için başvurduğunuzda kendi soyadınızı kullanmak istediğinizi işlemler yapılırken bildirmeniz gerekiyor. İster yalnız kendi soyadınızı, ister kendinizle birlikte eşinizin soyadını kullanabilirsiniz. Kendi soyadınızı tek başına kullanma hakkı verilmiş mahkeme kararları olmasına karşın ilgili yasa ve maddede değişiklik yapılmadığı için tek başına kullanma hakkını mahkeme ile elde ediyorsunuz. Yani otorite kadınlara diyor ki sizin bu hakkınız var ama öyle kolay değil önce biraz uğraşın.

Çocuğa soyadını verebilirsiniz

Asıl devrim niteliğinde olan bir başka karar ise ayrılmış ebeveynlerde, kadın eğer çocuğun velayetini almışsa ona kendi soyadını da verebiliyor olması.

Anayasa Mahkemesi tarafından boşanma sonrası çocuğuna kendi soyadını vermek isteyen annenin talebinin reddi temelde bir hak ihlali olarak görüldü ve emsal teşkil edecek bir karar verdi. 2018 yılındaki bu karara göre boşanan ve çocuğunun velayetini alan bir anne artık çocuğuna kendi soyadını verebiliyor. Böylece boşanan kadınlar ve çocukların önündeki engel kalkmış oldu.

Ancak bu da yine, örnek mahkeme kararları olmasına karşın yasaya teşmil edilmediğinden, dava açıyor ve var olan kararı emsal göstererek bu hakkınızı kullanıyorsunuz…

Şimdi yapılması gereken, yasa koyucunun bu emsal kararlar doğrultusunda Medene yasadaki ilgili maddelerin değiştirilmesi…http://www.cumhuriyet.com.tr

Olcay Büyüktaş

Paylaş

Son Yazılanlar

Hoşçakalın gittim ben…

Siz bu satırları okuyorsanız artık aranızdan ayrılmışım demektir. Ne çok konuştu o gece bizimki benimle. Aylardır ilk defa hıçkırarak ağladı. Yapabilecek bir şey kalmamıştı çünkü.

Bir Öğünle Dünyayı Değiştir!

Son yıllarda mutfaklarımıza ve sohbetlerimize giderek daha fazla dâhil olan “bitkisel mutfak”, aslında çok daha geniş ve derin bir olgunun sadece bir yüzü. Vegan yaşam

Bana bir yaşam öyküsü gerek

Bazı dağlar vardır, ne bir ot biter üzerlerinde ne bir ağaç tutunur. Bir ayak izi, kanat gölgesi düşmez yamaçlarına. Hayattan bir iz bulunmaz; ibadet, yakarış,

Sahte Sofralarda Gerçekle Yüzleşmek!

Son yıllarda market raflarına baktığınızda, gerçek ile sahte arasındaki sınırın giderek belirsizleştiğini gözlemlemek mümkün. Bu durum, yalnızca ekonomik bir hile değil, aynı zamanda kültürel ve

Artsın Eksilmesin, Taşsın Dökülmesin!

Türk mutfağı, yüzyıllardır sürdürülebilirlik ve israf karşıtı yaklaşımıyla örnek olmuş bir mutfaktır. Geleneksel yemeklerimizin özüne bakıldığında, her malzemenin bir şekilde değerlendirildiğini ve mutfakta israfın en

Ne güzeldi o eski bayramlar

Şeker bayramını kutladığımız bu günlerde Paskalya bayramının da yaklaştığını görüyoruz. Çocukluğumdan beri kendimi çok şanslı olarak düşünürdüm. Çünkü örf ve adetleri seven bir ailede doğdum.