Voleybolda sürdürülebilir başarı

27 Eylül 2003, Ankara.

Hollanda’yı 3-0 mağlup eden kadın milli voleybol takımımız tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonası finaline kalıyordu.

Gülden, Esra, Natalia, Neslihan, Pelin, Özlem, Bahar, Sinem, Aysun, Mesude, Çiğdem Can, Seda, arkalarından gelecek nice yıldızların öncüleri olmuşlardı. Yıllarca planlı bir çalışmanın ilk adımlarını oluşturan, birçok genç kızı bu spora yönlendiren isimler finali kaybetmişlerdi, ama belki de gelecek adına çok daha fazlasını kazandırmışlardı Türkiye’ye.

Türkiye’de kadın voleybolu

Kadın voleybolunun Türkiye’ye girişi çok daha eskilere dayanmakta elbette. Gözüpek bir grup genç kızın çabalarıyla başlayan mücadelede milli takımımız ilk uluslararası karşılaşmasını 1957’de Dr. Ayten Salih (Takım Kaptanı), Nazmiye Kor, Güneş Çapa, Seta Yağcıoğlu, Ayda Caner, Seda Acudoğulu, Ümran Okay, Siray Arca (Özgüden), Fatma Egenen, Gülçin Eroğlu, Tomris Göksan, Nezin Mutibaş’tan oluşan kadrosu ile Romanya’ya karşı oynamıştı. İlk galibiyetimiz için dört yıla yakın beklememiz gerekecekti. 1961’de o zamanların Batı Almanya’sını 3-2 mağlup etmiştik.

Bu yolculuk kadın voleybolunu bugün ülkemizin en istikrarlı, en sevilen sporları arasına sokmuş durumda. Bunda federasyonların ve kulüplerin istikrarlı çalışmaları, süreklilik ve heyecan uyandıran sonuçların rolü büyük elbette. Ligimiz dünyanın en iyi birkaç liginden birisi. Kimilerine göre en iyisi. Dünyanın en iyi oyuncuları bizim takımlarımızda oynuyor. Kulüpler bazında Avrupa ve Dünya kupaları geliyor her sene.

Kupa neden gelmiyor?

Milli takımımız maçlarını kapalı gişe oynuyor ve katıldığı her turnuvada heyecan uyandırıyor. Evet, bir şampiyonluk kupamız yok, ama o potansiyelin olduğunu hissettiriyorlar hepimize.

Peki bu kupa neden gelmiyor, gelemiyor? Kırılma maçları, setleri ve sayılarında neden sürekli kaybeden biz oluyoruz?

Birçok alanda olduğu gibi burada da bir öz güven eksikliği, kırılganlık mevcut. Bu anlarda sorumluluk alacak oyuncu sayımız maalesef az. Kötü sporcular olduklarından değil, tamamen toplumsal / bireysel güvenle ilgili bir durum bu ne yazık ki.

Kısa vadede giderilebilecek bir sorun olmadığı çok net. Hatta uzun vadede dahi bu sorunları giderecek politikalarımız olmadığı da (sadece spordan bahsetmiyorum elbette) göz önüne alındığında, önümüzdeki yılların da zirveyi kovalayarak, ama büyük ihtimalle çeyrek finaller, yarı finaller aşamasının ötesini göremeden geçeceğini söylemek pek de kehanet olmaz.

Burada bizi bekleyen tehlike ise, beklentilerin büyüklüğünü karşılayamamaktan kaynaklanan bir bıkkınlık oluşması ihtimali. Hem sporcularda, hem de taraftarlarda bunun oluşması, yıllardır emek verilen, ülkenin belki de en planlı yatırımlarından birisinin heba olması anlamına gelecek.

Umarım sonuçlar ne olursa olsun, bu kızların bize yaşattığı heyecan hiç dinmeden devam eder.

Behçet Üstün

Paylaş

Son Yazılanlar

Buzullardaki mikroplar uyanınca…

Buzulda kilitli kalmış mikroplar uyandığında nelere sebep olur? Ozon tabakasındaki delik, sera gazı salımları, küresel ısınma, iklim krizi… Bilim insanlarının bu konulardaki öngörülerinin neredeyse hiçbiri

Denizden Gelen Sessizlik

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’un gri gökyüzü altında Göztepe Parkı’na bakan Misina Balık’ın açık mutfağında, lüferin doğru boyda pişirilmesini izlerken içimde tuhaf bir sızı belirdi. Tabağa konan

Meze İle Kültürü Buluşturan Festival

Antalya’da her yıl ekim ayında düzenlenen Uluslararası Meze Festivali, yalnızca bir lezzet buluşması olmanın ötesine geçen kimliği ile dikkat çekiyor. Bu lezzetli festival üstlendiği misyonla

“Dergicilik Arkadaşlık Etmektir”

Bazı insanlar vardır aralıksız çalışır, emek verir, sırtındaki küfeyi o kadar benimsemiştir ki, onu asla yere değdirmeyecek, yere indirmeyi aklından bile geçirmeyecektir. Metin Celâl’i ODTÜ’de

Bir nesilden bir nesile Bodrum Cup

Ege’nin, bir gün yaprak kımıldatmayan rüzgarsızlığında, bir gün hortuma neden olan rüzgarında 7. kez yelken açan Maximiles Black Bodrum Cup, “Nesillerce” temasıyla dostluğu, deniz kültürünü

Bir güz günü betiği

Göğe bakıyorum; kuyuya düşmüş de, bir parçasını görebildiğim maviliğe çekip çıkaracak bir güç arıyor gibiyim. Öylesine hafifim; rüzgarla bir kuştüyü kadar kolayca yükselebilir veya geçen