“Ya ben, ya Eflatun” diyen kaybeder

Ya o, ya ben. Hani o meşhur soru. İnsanı ağlatan soru. Diğerine git diyen soru. Kalanın da tam kalamadığı soru. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı soru. O kim biliyor musunuz? Ben. Şu evde ortalıklarda dolaşan bir kedi Eflatun. Miyavlamayı bile unutan, veterinerden yeni dönmüş, yorgun Eflatun.

Kendimi insan gibi hissettim

Hani laf aramızda, bu soruyla bir şahsiyet hissettim kendimi. “O” dedi Uzun bana. Kendisiyle aynı kefeye koydu. Düşünsenize ya o gidecek ya ben. Birden insan gibi hissettim kendimi ya. Uzun tarafından görüldüğümü düşündüm.

Uzun bıktı, sıkıldı benden… Sever sandım beni, bakmayın didişdiğimize, seviyoruz biz diye kandırdım kendimi. Aslında her şey benim yokluğumda başladı. Bensiz evin nasıl bir şey olduğunu hiç deneyimlememiş Uzun farklı bir keyif yaşadı. Rahatladı. Arkamdan mı gelecek, bacağıma mı çıkacak, kucağıma mı oturacak.

Kılı mı kaçtı ağzıma… Oyy oyyy peyniri, böreği bıraktı mutfakta istediği yere. Kızmıyorum ona. Adam rahatladı ama İyiydik be Uzun. Yazılarımın ilham kaynağıydın.

İnsan birisi için vazgeçer mi?

Ya ben. Sahi insan birisi için vazgeçer mi diğerinden, bir şeylerden. Tabii ki geçer. Yok mu aşk için yerini yurdunu, ailesini terk edenler. Hadi bunlar neyse, yeninin başlangıcı, eskinin kapanması. Ama insan sevdiği iki kişinin arasında kalırsa – dikkatinizi çekerim, kendime kişi diyorum. Bu, siz okuyucularıma normal gelebilir de, hala beni hayvan olarak görenler var – evet, iki kişinin arasında kalırsa işte o ne zor bir duygu.

Bak bizimkine benim için yeri geliyor kendinden vazgeçiyor. Gece uykusuzlukları, veterinere götürülmem, mamalarım, evin temizliği, bahçe kapısının yok açıldı yok açılmadı… Ben biliyorum, bizimki benim evde onu beklediğimi biliyor.

Sonra düşünüyorum ben neden vazgeçiyorum diye. Ben bir kedi Eflatun, vazgeçecek neyim var sizce. Yuvam dediğim şu ev var. Evet, bu soru karşısında atarım kendimi sokaklara. Vazgeçerim, bizimkinin mutluluğu için vazgeçerim, çok sevdiğim bizimkinin kokusundan, bakışından…

O nasıl bir soru Uzun?

Tercih edilen kim olacak acaba? diye bekleyelim mi uzun uzun.  Unutma, tercih edilsen de, hiçbir şey eskisi gibi olmaz, biz güzeldik be Uzun. Anladım Uzun, senin canın çok sıkkın. Ama şunu bil ki, nedeni ben değilim. Farzet ki ben gittim, bizimkinin gözlerindeki hüznü, özlemi es mi geçeceksin? Farzet sen gittin, ben özlemez miyim seni? Yapma etme Uzun, yaşam öyle uzun değil.

Kedi Eflatun der ki, ne seninle ne sensiz yaşanmaz. “Nec sine te, ne tecum, vivere possum” ne seninle ne de sensiz be Uzun. Sırf senin için kulaklarımı dört açtım ( gözü müydü o. ama olsun ) kapıyorum bilgiyi, okuyorum kitapları belki bir gün seversin beni diye…

Bu aradaaaa unutma ki, Bizimki benim için herkesi bir kenara bırakır. Yani ben bir yana diğer tüm canlılar bir tarafa. Ben hancıyım Uzun, sizlerse yolcu… İyi yolculuklar…

Eflatun

Paylaş

Son Yazılanlar

Puta nedir şimdi anlarsınız

Biliyorum, benden sonra bizim evin halleri değişti. BEN, galiba burada büyük harfler gerekiyor. Bir Eflatun geldi geçti o evden. Puta’nın gerçek yüzünü gösteremediği, Uzun’un “ne

Lezzetin Sessiz Mimarisi

Caddebostan’da, Ömerpaşa Sokağı’nın dingin ritminde açılan Stoa, yalnızca bir restoran değil; duyularla kurulan bir anlatı mekânı. Antik Yunan’dan ilham alan mimarisiyle, sadelik ve dengeyi merkeze

Markanın başında kim var?

Marka ve İnsan Bazı markalar hikâye anlatmaz, hikâyenin ta kendisidir. Ve bu hikâye çoğu zaman bir fikirle, bir cesaret anıyla ya da bir içsel kırılmayla

Atletizm Şampiyonası: Rüzgâr gibi geçti

Dünya Atletizm Şampiyonası bu en eski sporun küreresel ölçekteki en önemli şampiyonası… Kıtalara özgü şampiyonalar ve bu sporun yıldızlarının katılımıyla gerçekleşen Diamond League de var

Bir festivalin ardından…

Son yıllarda bir festival furyası oluyor yurdun her köşesinde. Davetler, workshoplar, paneller, konuşmalar, lezzet dolu günler, eski ve yeni dostların buluşmaları, gastronominin sürdürebilirliği, inovasyon konusunda

Mutfakta Bilgiyle Büyümek!

Gastronomi, yalnızca lezzet peşinde koşmak değildir. Bir tabağın ardında yatan kültürel mirası, üretim zincirini, emeği ve zamanı anlamadan mutfağa girmek, eksik bir yolculuğa çıkmak gibidir.

Ege’nin Sakız Kokulu Adası

Daha evvel gitmediğim Sakız adasına; sözde bu mevsim tenha olur, kafamı dinlerim azıcık, diyerek yola çıktım. Seçtiğim tarih 19 Mayıs’tı. Hata burada başlıyordu. Akıncı Türkleri