Zorla koşumlanmak mı hayat?

Döner kapıdan girip, maskemi kontrol ettim. Merdivenlerin gün ışığına bulamaç aydınlığında, birkaç çalışanın koşar adımları, gidip gelen kasnakları ile dokuma tezgahlarını hatırlattı. Sekreterlerin  ardındaki pencereden giren ışık, hiçbir şeyi umursamayan bir boşluğa ve orada olacaklara  zoraki  göz atıp, isteksizce eşyaların üzerine serilmişti. Koridorda insanlar sağlı sollu, bazen kendi yerlerini gölgelerine bırakmış, geçmeyen zaman aralıklarında kaybolmuş gibiydiler. Tam karşılarındaki boşluğa bırakılmış, belki de terk edilmiş hayallere göz kulak olanlara uyup kıpırdamadan günü geçirmek esti aklıma.

Bekleme ya da yolcu salonları

Bekleme salonları denmiş, vapurda olsa bekleme değil yolcu salonları olacaktı. Beklemeleri  yolculuğa çeviren nice insanlar tanımadık mı. Yine ayartıyor yüreğimi pusuda bekleyen denizler. Üstüne çakan ışıklarla aydınlanıyor deniz, buyur ediyor ama buyurgan değil. Sonsuzluğunda, beklemenin bir yitip, bir köpüren çağrısı var.

Odamda  koltuğun masaya yanaşık olduğunu görünce, bensiz çalışmaya başlamışlar diyesim geliyor. Çoğu eşya beyaz boyalı,  dokunulmazlığı var bu rengin. Her dokunuşun ne kadar kir bıraktığını yüzüne vuruyor insanın.

Bugün haftanın ilk günü. Yeniden başlayan her ay, her hafta, her yıl  koca bir aldatmaca. Ömür takviminin yapraklarını mektuplara zarf yapıyoruz ancak.  Bugüne kendimce bir isim versem, ‘’Tümertesi’’ olsun desem; kendime saklasam, ayrı kalsam bir güncük başkalarından.

Tavanda asılı sorgu lambası, kıpırtısız ışığı ile dikili tepemde

Nedense aklıma yumurtlamaktan başka işi olmasın diye uzun süre ortamı ışıklandırılan tavuklar geldi. Verilen işten başkasına gitmesin diye akıl birçok yöntem düşünülmüş olmalı. Penceresiz odamda tavuklardan farkımı düşünüyorum boşuna, bir şeyler bulacakmışım gibi.

Bütün kapıları kapatıp aşkları mı konuşsak.. Sırası değil, olmadı, sırası hiç gelmeyecek sanki.  Sakinleşmek, uysallaşmak gerekiyor, kapımızdan içeri akmak istiyor gün, kendi istediği gibi. Teslim oluyor yüreğim, boyun eğiyor kapıya yüklenen oylumsuz cüsseye. Konuşmaktan vazgeçtim,  gözlerimizi kapatıp aşkları mı düşlesek.

Oyalamak çok zor artık , durdurmak tükenişin iştahını,  bugünden yutacağı zamanı.  Aşkı konuşmanın, düşünmenin bile suç ortaklığı sayıldığı zamanlar başladı artık. Boşver, başla dedim işine,  borç defterine yazdı yüreğim veremediğim karşılığı yine.

Geçen günden birkaç soluk koparıp  saklamanın yolunu  ararken akşam suları oluyor,  hüzünlü veda saatlerinde gün ışığından kalanları topluyorum. Bastıran karanlıkta dekorlar ya görünmüyor, ya da kaldırılıyor.  Soluklarını tutarak ömürlerini uzatmanın yolunu arıyor yalnızlar. Şarkıların merhametini arıyor artık yorgun insanlar.

Öylesine ayrıyım senden

Nasıl ayrı ise gökyüzü

Mavisinden siyahına

Yanıp sönen yalnızlığımla

Öylesine ayrıyım senden

Her sabah

Gözlerimi açan ışığınla.

 

Safa Özkızıltan

Paylaş

Son Yazılanlar

Trump 2.0 kazandı, dünyada ne olacak?

Borsa İstanbul haftanın ilk iş günü 10 bin puan üzerinde kapanış yaptı. Altın, haftaya yatay başladı, ons 2700 dolar seviyelerinde, gram altında ise 3100 TL

Türk Gastronomisinin Altın Kaşıkları

Mutfak Dostları Derneği’nin 2018’de onur ödülü vererek başlattığı Altın Kaşık Gastronomi Ödülleri bu yıl çok önemli bir kategoriyi de Yılın Servis ödülü başlığı altında değerlendirmelerine

Kadın emeğinin gastronomiye yansıması

Senelerdir severek yaptığım iş gastronomi yazarlığı ve bunun gibi yeme içmeye, damak tadına ilişkin konulardaki  etkinlikler. Resmi bir tanımı yok, verilmiş unvan da  değil. Sadece 

Gastronominin evrensel gücü

Altın Kaşık Ödülleriyle Mutfak Dostları Derneği’nin ödüllendirdiği yaratıcılık, FSUMMIT 2025’in vizyonuyla sektöre kazandırdığı yenilikler ve Husin belgeselindeki derinlemesine hikâye, gastronominin sınırları aşan gücünü gözler önüne

Prada dertsiz başına dert mi arıyor?

Tasarımlarından marka kimliğine, müşteri portföyünden sattığı hayallere kadar birbirinden çok farklı iki marka hakkında bir söylenti dolaşıyor lüks moda sektöründe… İtalyan moda devi Prada’nın, Capri

Sofralarımızın Ortak Dili

Yemek sadece fiziksel bir gereksinim değil; kültürel kimliğimizi şekillendiren, tarihimizin sessiz tanıklığını yapan ve insanlar arasındaki bağları güçlendiren evrensel bir unsurdur. Her ülkenin, her yörenin