Gastronomi dünyamızın sessiz çığlığı

Son yıllarda Türkiye’de gastronomi dünyası adeta bir festival cennetine dönüştü. Her köşede bir etkinlik, her köşede bir lezzet şöleni var. Ancak bu festivaller, gastronomi dünyamızda derin izler bırakıyor. Peki, bu izler gerçekten olumlu mu? Yoksa sessiz çığlıkların arasında kayboluyor muyuz?

PARILTININ ARDINDAKİ GÖLGELER

Gastronomi festivalleri ilk başta sektörü canlandırıcı, yenilikleri teşvik edici etkinlikler olarak ortaya çıktı. Fakat sayılarının hızla artması, kaliteyi ve özgünlüğü gölgede bırakmaya başladı. Bu festival enflasyonu, her biri bir öncekinden daha sönük, daha yüzeysel etkinliklerle dolup taştı.

Artık, festivallerin birçoğu sadece birer gösteriş sahnesi olarak anılıyor. Lezzet arayışı mı, yoksa sadece kalabalık yaratma yarışı mı? Bu soruyu kendimize sormak zorundayız.

FESTİVAL ENFLASYONU SEKTÖRÜ NASIL ETKİLİYOR?

Festivallerin artışı, ilk başta gastronomi meraklılarını heyecanlandırdı. Ancak, bu coşku zamanla yerini bir bıkkınlığa bıraktı.

Festivallerin birbirini tekrar eden konseptleri, aynı yüzlerin ve markaların defalarca sahne alması, sektördeki yenilik arayışını baltaladı. Gastronomi dünyasında gerçek yeteneklerin, özgünlüklerin kaybolmasına neden oldu. Artık festivaller sadece belirli markaların ve isimlerin kendini pazarlama aracı haline geldi.

Bu durum genç yeteneklerin sektöre adım atmasını zorlaştırırken, tüketicinin de ilgisini kaybetmesine yol açtı. Peki, bu festival enflasyonunu nasıl durdurabiliriz?

NELER YAPILMALI?

Gastronomi dünyasının köklü bir değişime ihtiyacı var. Festivallerin niceliği değil, niteliği önemsenmeli.

Sektör, daha özgün ve yenilikçi etkinliklere ev sahipliği yapmalı. Lezzetin ve gastronomik keşiflerin ön planda olduğu, gerçek bir deneyim sunan festivaller yaratılmalı. Sadece kalabalıkları değil, gerçek gastronomi tutkunlarını hedefleyen, eğitici ve ilham verici etkinlikler düzenlenmeli.

İYİ ÖRNEKLERİ ALKIŞLAMAYI UNUTMAMALIYIZ!

Tabii ki bu arada az sayıda da olsa başarıyla ülkemiz gastronomisini gerektiği şekliyle anlatan etkinliklerin hakkını da vermeliyiz. Gerçek anlamda uluslararası kimlik kazanan Gastromasa buna en güzel örnek.

Ama üzülerek söylüyorum ki; Gastromasa gibi yüz akımız olan bu etkinliklerin sayısı bir elin beş parmağından fazla değil. Onların da büyük çoğunluğunu uluslararası düzeyde organize edilen kongre ve zirveler oluşturuyor. Bu kapsamda bir de ülkemizin gastronomisi ile öne çıkan illerinde organize edilen sadece birkaç festivali saymak mümkün.

Onları alkışlayıp destek olmaya devam ederken; Büyük iddialar ile ortaya çıkıp hala olduğu yerde saymaya devam edip bu festivalleri de gölgeleyenlerin kendini düzeltmesi için çaba sarf etmeyi ihmal etmemeliyiz.

SADECE BAKMAMALI ARTIK GÖRMEYE DE BAŞLAMALIYIZ!

Görmek istemediğimiz gerçeklerin başında; Sektörün karşı karşıya olduğu en önemli tehlike olan festival enflasyonu var. Bu hem sektörü hem de tüketiciyi olumsuz etkiliyor. Sektöre hem güç hem de itibar kaybettiriyor.

Bu kaybı engellemek için acilen festival tarihleri ve içeriklerinin bir otorite tarafından kontrol altına alınması gerekiyor. Eğer bu hayata geçirebilirse panayırdan öteye geçmeyen vasıfsız festivallerin de yapılmasının önüne geçilebilir.

Gastronomi dünyamızın parıltılı yüzeyinin altındaki bu derin çatlakları artık görmenin ve sektörden gelen sessiz çığlıkları duymanın tam zamanı. Bu çığlıklara kulak vermeli ve atılması gereken adımları gecikmeden atmalıyız. Çünkü bu çatlakları onarmak için hala önümüzde hem zaman, hem de fırsat var.

Ancak bu şekilde gastronomi dünyamızı istediği noktaya getirmeyi başarabiliriz.

UNUTMAMAMIZ GEREKEN GERÇEK

Sorumluluğunu almadığımız hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimizdir.

Reha Tartıcı

 

Paylaş

Son Yazılanlar

Buzullardaki mikroplar uyanınca…

Buzulda kilitli kalmış mikroplar uyandığında nelere sebep olur? Ozon tabakasındaki delik, sera gazı salımları, küresel ısınma, iklim krizi… Bilim insanlarının bu konulardaki öngörülerinin neredeyse hiçbiri

Denizden Gelen Sessizlik

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’un gri gökyüzü altında Göztepe Parkı’na bakan Misina Balık’ın açık mutfağında, lüferin doğru boyda pişirilmesini izlerken içimde tuhaf bir sızı belirdi. Tabağa konan

Meze İle Kültürü Buluşturan Festival

Antalya’da her yıl ekim ayında düzenlenen Uluslararası Meze Festivali, yalnızca bir lezzet buluşması olmanın ötesine geçen kimliği ile dikkat çekiyor. Bu lezzetli festival üstlendiği misyonla

“Dergicilik Arkadaşlık Etmektir”

Bazı insanlar vardır aralıksız çalışır, emek verir, sırtındaki küfeyi o kadar benimsemiştir ki, onu asla yere değdirmeyecek, yere indirmeyi aklından bile geçirmeyecektir. Metin Celâl’i ODTÜ’de

Bir nesilden bir nesile Bodrum Cup

Ege’nin, bir gün yaprak kımıldatmayan rüzgarsızlığında, bir gün hortuma neden olan rüzgarında 7. kez yelken açan Maximiles Black Bodrum Cup, “Nesillerce” temasıyla dostluğu, deniz kültürünü

Bir güz günü betiği

Göğe bakıyorum; kuyuya düşmüş de, bir parçasını görebildiğim maviliğe çekip çıkaracak bir güç arıyor gibiyim. Öylesine hafifim; rüzgarla bir kuştüyü kadar kolayca yükselebilir veya geçen