Her yıl olduğu gibi bu yıl da FoodFest Antalya Uluslararası Gastronomi Festivali’nde moderatör olarak yer almak, benim için büyük bir keyifti.
Üç gün boyunca Karaalioğlu Parkı’nda renkli, lezzet dolu ve bir o kadar da öğretici anlara tanıklık ettim. Festivalin bu yılki teması olan “Akdeniz Mutfağı”, Antalya’nın zengin mutfak kültürünü yansıtmakla kalmadı, yerli ve yabancı misafirlere unutulmaz bir deneyim yaşattı.
Festivalin en dikkat çeken yanı, sadece lezzetli yemeklerin sunulması değil, aynı zamanda gastronominin bir kültür ve sanat olduğunu hissettiren atmosferiydi.
Şeflerin sunumları, workshoplar ve paneller, katılımcıların yemek yapmanın inceliklerini öğrenmesine olanak sağlarken, bir yandan da Antalya’nın yerel ürünlerinin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Etkinlik sahnesinde ünlü şeflerin performansları gerçekten görülmeye değerdi.
Şef Rafet İnce’nin lagos balığını Antalya’nın bitki ve meyveleriyle harmanlayarak sunması ziyaretçiler tarafından ilgiyle takip edildi.
Atıksız Mutfak Şefi Özge Şahin’in bakla ve kuskusla hazırladığı tabak, sürdürülebilir gastronominin ne kadar yaratıcı olabileceğini gösterdi.
Şef Mehmet Özer’in susamlı guacamole workshopunu ise katılımcıların büyük bir merakla takip etti.
Özer’in, “Antalya’nın narenciye ürünleri Türk mutfağı için çok önemli” sözleri, festivalin temel mesajlarından biriydi adeta.
Şef Türev Uludağ’ın istilacı balıklardan hazırladığı Aslan Balığı tabağı da oldukça konuşuldu.
Bu tür çalışmalar, gastronominin sadece lezzet değil, aynı zamanda çevre bilinciyle de iç içe olduğunu hatırlatıyor.
Antalya Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde Sözen Organizasyon işbirliğinde gerçekleştirilen festivale halkın gösterdiği ilgi gerçekten görülmeye değerdi.
Üç gün boyunca parkı dolduran ziyaretçiler, sadece yemek yemek için değil, aynı zamanda gastronomi kültürünü yakından tanımak için oradaydı.
Bu ilgi, Antalya’nın bir gastronomi şehri olarak ne kadar önemli bir yerde durduğunu bir kez daha kanıtladı.
Festivalde stant açan ilçe belediyeleri de kendi yörelerine özgü lezzetleri tanıtmak için büyük çaba sarf etti.
Yerel ürünlerin ön planda olduğu bu stantlar, Antalya’nın mutfak çeşitliliğini gözler önüne serdi.
Onları da can-ı gönülden alkışlıyorum.
Festivalin en heyecan verici bölümlerinden biri de festivalin son günü gerçekleştirilen üniversiteler arası yemek yarışmasıydı.
Büyük bir çekişmeye sahne olan bu yarışmaya katılan Akdeniz Üniversitesi, Bursa Uludağ Üniversitesi, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi ve Antalya Bilim Üniversitesi’nin gastronomi bölümü öğrencileri, yöresel lezzetleri modern tekniklerle birleştirerek muhteşem tabaklar hazırladı.
Jüri üyelerinin karar vermekte zorlandığı yarışmayı, “Yeni Dünya Dolması”, “Mutancana Sarma” ve “Keçiboynuzlu Baklava” gibi yaratıcı lezzetlerle Akdeniz Üniversitesi öğrencileri kazandı.
Bu genç yetenekler, Türk gastronomisinin geleceğinin ne kadar parlak olduğunu bir kez daha gösterdi.
Tüm bu izlenimlerim ışığında FoodFest Antalya sadece bir gastronomi festivali değil, aynı zamanda bir kültür ve paylaşım platformu olduğunun altını kalınca çizmek istiyorum.
Çünkü lezzetin, kültürün ve bilginin bir arada olduğu bu festival, her yıl daha da büyüyerek gastronomi tutkunlarını bir araya getiriyor ve Antalya’nın doğal güzellikleriyle birleşerek katılımcılar için unutulmaz bir deneyim sunuyor.
FoodFest Antalya Uluslararası Gastronomi Festivali’ne emeği geçen herkesi tebrik ediyor, önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek festivali büyük bir merak ve heyecanla bekliyorum.
UNUTMAMAMIZ GEREKEN GERÇEK
Bugünün ihtiyaçları yarının kaynaklarını tüketerek karşılanırsa, gelecek nesillerin sofrası boş kalır.