Manav Türklerinin sofrasında zamanın izleri

Geçtiğimiz hafta sonu Tuzla, gastronomi tutkunları için benzersiz bir deneyime ev sahipliği yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı’nın hayata geçirdiği “Gastronomi Günlükleri” serisinin ikinci durağı olan bu etkinlik, 28-29 Aralık tarihlerinde Tuzla Sahil Tören Alanı’nda gerçekleştirildi.

Geleneksel ile moderni buluşturan bu etkinlik, gastronomi alanında yerelden evrensele uzanan bir köprü işlevi gördü.

Tuzla’nın kendine özgü gastronomi potansiyeli, etkinlik süresince adeta yeniden keşfedildi.

“Tuzla Köftesi” ve “Karidesin İzinde Balıkçılık” gibi başlıklar altında düzenlenen paneller ve söyleşiler, katılımcılara bu bölgenin gastronomik zenginliklerine dair derinlemesine bilgi sundu.

Bununla birlikte, “Doğallığın İzinde: Aydınlı Köyü Kara Maya Yoğurdu” gibi başlıklar, geleneksel lezzetlerin kökenine dair yeni bir farkındalık oluşturdu.

Bu etkinlik serisinin sürdürülebilir gastronomi yaklaşımı ile yerel kalkınmayı desteklerken, aynı zamanda uluslararası gastronomi arenasında İstanbul’u daha da öne çıkarmayı hedeflediğini düşünüyorum.

Etkinliğin en dikkat çekici oturumlarından biri de moderatörlüğünü üstlendiğim “Sözlü Tarih: Manavlar ve Bir Kültürün Sofrada Kalan İzleri” başlıklı paneldi.

Panelde, Marmara Bölgesi Manav Türkleri Dernekleri Federasyonu Başkanı Ergin Şirin ve federasyon üyelerinden Şef Safiye Uysal, Manav Türklerinin tarihsel ve kültürel derinliğini sahip oldukları ve yaşatmak için büyük gayret sarf ettikleri zengin mutfak kültürü üzerinden anlattılar.

Panel boyunca Manav Türklerinin sahip oldukları tarımsal miras ile mevsimsel yemek anlayışları ve bölgeye özgü ürünlerin gastronomik değeri detaylıca irdelendi.

Bu sofra kültürü sadece lezzetli yemeklerden ibaret değil; aynı zamanda bir topluluğun tarihini ve coğrafyasını da sofraya taşıyor.

Manav Türklerinin mutfak kültürü yaşadıkları bölgelere has malzemelere dayalı yalın ama derin bir mutfak anlayışına dayanıyor.

Tahıl, bakliyat, et ve mevsim sebzelerinin etkin kullanımı, bu mutfakta düzenin ve sürdürülebilirliğin ön planda olduğunu gösteriyor.

Özellikle panelde bahsedilen, mevsimlik otlarla yapılan yemekler ve geleneksel maya ile hazırlanan ekmekler, bölgenin zengin tarımsal potansiyelini mutfağa yansıtan somut örneklerdi.

Safiye Uysal, bu yemeklerin tariflerinden ziyade, ardındaki hikâyelerin önemini vurgularken, toplumsal hafıza ve gastronomi arasındaki bağın ne kadar kuvvetli olduğuna da ışık tuttu.

İstanbul gastronomisinin 2024 yılının son çeyreğinde başlayan bu etkinlik serisi ile yeni bir soluk kazandığı kanaatindeyim.

Şehrin periferisindeki gastronomik mirası merkeze taşıyan “Gastronomi Günlükleri”, hem yerel üreticilere destek oluyor hem de kent sakinlerine unutulmaz deneyimler sunuyor.

Şile’nin ardından Tuzla’da etkinliğe gösterilen yoğun ilgi serinin devamına dair büyük bir umut veriyor.

Çünkü İstanbul’un her ilçesinin hatta her semtinin bundan sonraki duraklarda keşfedilmeyi bekleyen benzersiz bir gastronomik hikâyesi var.

Bu tarz etkinliklerin sadece gastronomik bir buluşma olmadığını; aynı zamanda kültürlerin buluşma noktaları olduğunu unutmamalıyız.

Manav Türklerinin mutfak kültürüne dair panelde öğrendiklerimiz, bölgeye dair daha geniş bir kültürel perspektif sunarken, bu değerlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılmasının önemini bir kez daha hatırlatıyor.

Umarım 2025 yılında sahip olduğumuz kültürel ve gastronomik değerlere daha fazla sahip çıkar, ülkemiz gastronomisini hak ettiği yerlere daha büyük bir hızla taşırız.

UNUTMAMAMIZ GEREKEN GERÇEK

Bilgi paylaşılmadığında bir hazine olmaktan çıkar; gerçek başarı öğrendiklerimizi başkalarına aktararak çoğaltmaktır.

Reha Tartıcı

Paylaş

Son Yazılanlar

Eylülde Marmaris Orhaniye ve İncir

Eylül tatilcileri için unutulmayacak bir mekân; Marmaris Orhaniye İncir. Okaliptus ağaçları arasında, gözlerden uzak, denizin dibinde ve bir lezzet şöleninde gerçek bir tatil arayanlar için,

Markanın DNA’sı: Değer, Hikâye, Tutarlılık

Her şeyin değiştiği bir dünyada, güven ancak bir şey değişmediğinde doğar: Tutarlılık. Bir markanın gerçek kimliği, yazdıkları değil, her zaman söyledikleri ve söylediklerini yaşayıp yaşamadıklarıyla

Kadınların Sofrası Saklı Lezzet Bahçesi

Yeşil Ördek – Prasini Papia Şehrin gürültüsünden, hayatın koşturmacasından yorulmuşken kendinizi birdenbire sanki başka bir âleme geçmiş gibi hissettiren mekânlar vardır. Büyük tabelaları, süslü vitrinleri,

Bağların Sessiz Direnişi

Bağ bozumu… Toprağın, güneşin ve rüzgârın aylarca süren ortak emeğinin, insan eliyle buluştuğu o özel zaman dilimi. Aslında bir hasattan çok daha fazlası. Yüzyıllardır süregelen

Bir Baş Ağrısı Öyküsü…

Saat akşamın altısını geçmiş, işim bitmemiş, koridorun ucundaki pencereden gelen gün ışığı, karşı inşaatın mesaisini bitiren işçileriyle aynı havada, yavaş yavaş toparlanıp gitmeye hazırlanıyor. Tavandaki

Tabakların Hafızasında Yaşayan Şehir

Antakya mutfağı, yalnızca bir yemek kültürü değil; kadim bir coğrafyanın hafızası, çok katmanlı bir yaşam biçiminin damakta kalan izidir. Bu mutfak, binlerce yıllık medeniyetlerin birbirine