Bi’Nevi Gastronomi’de bu ilk yazım.
Belki de o yüzdendir, günlerdir ‘ne yazsam, nasıl başlasam?’ diye düşünmem, heyecanlanmam.
O nedenle köşe adını bulmam da mesele oldu.
Konuşabildiğim herkesin fikrini aldım.
Ve sonunda kişiliğime uygun olduğunu düşündüğüm “Nevi Şahsına Münhasır” da karar kıldım.
Bundan böyle her hafta sizlerle gastronominin nevi şahsına münhasır konularını aktarmaya çalışacağım.
Gastronomimiz için neler yapmalıyız?
Taraflı, belli bir amaç doğrultusunda olaya ilgi duyanlardan uzak durmalıyız.
Çünkü onların amacı gastronomiye boyut kazandırmaktan çok rant elde etmek.
Gastronomiye dair konuları aşırı karmaşık ve anlaşılmaz biçimde anlatanlardan kaçınmalıyız.
Çünkü olayı bilen, asla böyle anlatmaz.
Keskin cümleler kuranlar ve yönlendirme hedefiyle hareket edenlerden de kaçınmalıyız.
Bu tür söylemlere karşı temkini elden bırakmamalıyız, zira başka amaçları olabilir.
Yetkililerin açıklamaları ve yaklaşımlarını sağduyuyla anlamaya çalışmalıyız.
Çünkü o açıklamaların satır aralarında çok şey gizlidir.
En önemlisi aklımızı kullanmalıyız.
Aksi takdirde aklımızla alay etmeye çalışanları başka türlü fark edemeyiz.
Unutmamalıyız ki gastronomimizin akıl oyunlarına değil, aklı selime ihtiyacı var.
Sürdürülebilirliği anlama kılavuzu
Sürdürülebilirlik şüphe yok ki geleceğimizin teminatı.
Bu nedenle önemi de her geçen gün daha da artmalı.
Onu anlamak için her gün biraz daha fazla çaba sarf etmeliyiz.
Peki biz ne yapıyoruz?
Onu anlamak yerine, günlük konuşmalarımıza sızan bir terim haline getirerek önemsizleştiriyoruz.
Sürdürülebilirliği sadece çevre ile sınırlı bir olgu olarak görmeye ısrarla devam ediyoruz.
Bu nedenle gerçek anlamını ve etkisini de her geçen gün kaybediyor.
Oysa bu kavramı bu kısıttan çıkararak ekonomik ve sosyal boyutlarıyla bir bütün halinde görmeye çalışmalıyız.
Çünkü sürdürülebilirlik temelde eşitlik, adalet ve hakça paylaşım olmadan geleceği inşa etmenin mümkün olamayacağına dikkat çekiyor.
Ve adil ekonomik uygulamaları, toplumsal eşitliği ve gelecek nesillerin refahını korumayı hedeflememiz gerektiğini anlatıyor.
Ancak sahip olduğumuz çevre odaklı dar bakış açısı, bu geniş kapsamın anlaşılması ve uygulanmasını giderek zorlaştırıyor.
Bu kafa ile devam edersek bir arpa boyu yol alamayacağız.
Ve sadece bugünü değil, geleceği de kaybedeceğiz.
Neler mümkün?
Yaşanan ve eleştirdiğimiz tüm olumsuzluklara rağmen.
İyi işlere imza atan ve çaba gösterenler var.
Ve bizlerin de yapabileceği çok şey var.
Peki, neler mümkün?
Aklıma gelen ilk cevap. Kültürel mirasların yok olmaması ve unutulmaması için çaba göstermek.
Çünkü bu yaklaşım kadim Anadolu mutfak kültürüne karşı olan borcumuz.
Sahip olduğumuz köklü geçmişimizden gelen mirasın sürdürülebilirliğini sağlamalıyız.
Aksi takdirde sahip olduğumuz zenginliği geleceğe taşıma şansımızı olmayacak.
Peki bunu yapmaya çalışırken önceliğimiz ne olmalı?
Önceliğimiz yerel üretici ve işletmeleri destekleyerek ayakta kalmalarını sağlamak olmalı.
Onlara sağlanacak destekle gastronomik zenginliğimizin en önemli parçasını oluşturan yöresel eko sistemi geliştirmeliyiz.
Çünkü bunları yapamazsak.
Sahip olduğumuz gastronomik mirası, değerleri ve hafızayı kaybedeceğiz.
Ama enseyi de fazla karatmamalıyız.
Çünkü bizler bireysel olarak çaba gösterip örnek olursak.
Bu gerçeği bıkıp usanmadan anlatırsak.
Bunu toplumsal bir farkındalığa dönüştürme şansımız var.
Bunun sahip olduğumuz en büyük güç olduğunu unutmamalıyız.
Unutmamamız Gereken Gerçek
İyiler hep kazanır.
Sadece sonucu görebilmek için zamana ihtiyaçları vardır.
Kimi zaman 1 gün gerekir, kimi zaman bir ömür.