Restoranlarda doymak artık lüks oldu!

Türkiye’de son dönemde hızla artan enflasyon ve yükselen fiyatlar, yeme içme sektörünü derinden etkiliyor.

Eskiden restoranlarda keyifli bir akşam yemeği planlamak, hafta sonlarının vazgeçilmeziydi;

Fakat bugün bu alışkanlıklar değişmeye başladı.

Artık dışarıda yemek yemek, birçok aile için lüks bir harcama kalemine dönüştü.

BU SADECE TÜRKİYE’YE ÖZGÜ BİR SORUN MU?

Aslında hayır.

Dünya genelinde ekonomik zorluklar, insanların dışarıda yemek yeme tercihlerini etkiliyor.

Ancak Türkiye’deki durum, özellikle yabancı turistlerin gözünde daha da dikkat çekici hale geliyor.

Turistlerin şikayetlerine bakacak olursak, Türkiye’nin artık eskisi kadar “ucuz bir gastronomi cenneti” olmadığı açıkça görülüyor.

Birçok turist, kendi ülkelerinde, hatta Avrupa’nın farklı şehirlerinde, Türkiye’deki fiyatlardan daha uygun fiyata ve benzer kalitede yemekler bulabildiklerini belirtiyor.

Bu durum, turizm açısından da kaygı verici.

Zira Türkiye’nin turistik cazibesinin önemli bir parçası olan zengin mutfağı, yüksek fiyatlar yüzünden değer kaybediyor.

YÜKSELEN FİYATLAR, SEKTÖRÜ NASIL ŞEKİLLENDİRECEK?

İlk olarak, müşterilerin tercihlerinde büyük değişimler gözleniyor.

Evde yemek yapmak yeniden bir trend haline gelirken, sokak lezzetlerine olan ilgi de artıyor.

Daha uygun fiyatlı alternatifler sunan fast-food restoranları ve büfeler, yüksek maliyetli restoranların yerini doldurmaya başladılar.

Ancak bu geçici bir çözüm olabilir mi?

Doğru cevabı hızlıca vermek maalesef mümkün değil.

Yeme içme sektörü, uzun vadede sürdürülebilirlik açısından ciddi tehditlerle karşı karşıya.

Bir diğer önemli nokta ise, kalite ve fiyat dengesinin sağlanamaması.

Artan maliyetler nedeniyle restoranlar menülerini daraltıyor ya da değiştiriyor ve kaliteyi korumakta zorlanıyorlar.

Bu da müşteri memnuniyetini düşürüyor.

Eğer sektör sadece fiyat artışlarıyla değil, hizmet ve kalite düşüşüyle de mücadele etmek zorunda kalmaya devam ederse hem yerli müşteriler hem de turistler için cazibesini daha büyük bir hızla kaybedecek.

YAKIN GELECEKTE SEKTÖRÜ NELER BEKLİYOR?

Öngörüler, fiyatların düşmesi ya da ekonominin kısa sürede düzelmesi yönünde değil.

Bu nedenle, restoranlar ve kafeler daha inovatif çözümler bulmak zorunda kalacak.

Belki daha küçük porsiyonlar ve sunumlarla cazip hale gelecek farklı menü seçenekleri ya da daha düşük maliyetli ikame ürünlere yönelim gibi stratejiler devreye girecek.

Ayrıca, özellikle turistlerin tekrar tercih edebilmesi için, Türkiye’nin mutfak kültürü ve yemek kalitesi üzerine yeni bir pazarlama stratejisi geliştirilmesi şart.

Ancak, bu stratejilerin temelinde fiyatlar değil, kaliteli hizmet ve eşsiz bir gastronomi deneyimi olmalı.

Sonuç olarak, Türkiye’nin yeme içme sektörü zor bir dönemden geçiyor.

Ancak krizler, fırsatları da beraberinde getirir.

Sektör, hem yerli müşterilerin hem de turistlerin ihtiyaçlarını anlayarak ve yeni çözümler geliştirerek, bu süreci avantaja çevirebilir.

Yeter ki doğru adımlar atılsın ve sektör kendini yenilemeyi başarsın.

UNUTMAMAMIZ GEREKEN GERÇEK

Yemeğin sadece beslenme aracı değil;

Toplumsal kimliklerin, sınıf farklılıklarının ve kültürel aidiyetlerin yansıması olduğudur.

Reha Tartıcı

 

Paylaş

Son Yazılanlar

Trump 2.0 kazandı, dünyada ne olacak?

Borsa İstanbul haftanın ilk iş günü 10 bin puan üzerinde kapanış yaptı. Altın, haftaya yatay başladı, ons 2700 dolar seviyelerinde, gram altında ise 3100 TL

Türk Gastronomisinin Altın Kaşıkları

Mutfak Dostları Derneği’nin 2018’de onur ödülü vererek başlattığı Altın Kaşık Gastronomi Ödülleri bu yıl çok önemli bir kategoriyi de Yılın Servis ödülü başlığı altında değerlendirmelerine

Kadın emeğinin gastronomiye yansıması

Senelerdir severek yaptığım iş gastronomi yazarlığı ve bunun gibi yeme içmeye, damak tadına ilişkin konulardaki  etkinlikler. Resmi bir tanımı yok, verilmiş unvan da  değil. Sadece 

Gastronominin evrensel gücü

Altın Kaşık Ödülleriyle Mutfak Dostları Derneği’nin ödüllendirdiği yaratıcılık, FSUMMIT 2025’in vizyonuyla sektöre kazandırdığı yenilikler ve Husin belgeselindeki derinlemesine hikâye, gastronominin sınırları aşan gücünü gözler önüne

Prada dertsiz başına dert mi arıyor?

Tasarımlarından marka kimliğine, müşteri portföyünden sattığı hayallere kadar birbirinden çok farklı iki marka hakkında bir söylenti dolaşıyor lüks moda sektöründe… İtalyan moda devi Prada’nın, Capri

Sofralarımızın Ortak Dili

Yemek sadece fiziksel bir gereksinim değil; kültürel kimliğimizi şekillendiren, tarihimizin sessiz tanıklığını yapan ve insanlar arasındaki bağları güçlendiren evrensel bir unsurdur. Her ülkenin, her yörenin