Cıvıl cıvıl yaşar bazı kentler. Öğrencisiyle, sanatçısıyla, etkinlikleriyle… İşte böyle bir kent Köln. Simgesi olan Köln Katedrali’ne Heinrich Böll’ün cümlelerinde baktım. Sanki başrolü haksızca kapmış gibi duruyordu karşımda. Çünkü ünlü yazar, kentin, Romalıları’ın yaptığı kiliselerle ünlü olması gerekirken, Gotik Katedrali, Kölner Dom ile üne kavuşmasına biraz küskün.
Almanya’nın en eski kentlerinden biri Köln
Romalılar tarafından kurulan ve Almanya’nın en eski şehirlerinden biri olan Köln’de bulunan on iki Romanesk kilisenin neredeyse hepsi tahrip olsa da, 2. Dünya Savaşı’nda mucizevi bir şekilde kurtulan Bakire Meryem heykelinin bulunduğu bir şapeliyle tanınan Kolumba Müzesi gibi restore edilmeyi bekleyenler dışında birçoğu eski görünümüne kavuşmuş. Bunların belli başlıları arasında St. Andreas, St. Apostlen, St. Kunibert var.
Köln’ün 24 saat yaşayan merkezi tren istasyonu
Ancak bugün Köln’de yaşam bu gotik katedral etrafında dönüyor, işte bu yüzden de Köln’ün 24 saat yaşayan Merkez Tren İstasyonu’nda uluslararası şehirlerarası yolculuklar, anonslar ve o telaş koşuşturmasından sıyrılıp meydana çıktığınızda sizi karşılayacak ilk şey de o devasa Katedral. Kent merkezinde yürüme mesafesiyle gideceğiniz birçok yerde kuleleri sizinle olacak. Bu yüzden de kaybolma tehlikesi pek yok.
1248 yılında yapımına başlanan Katedral yaklaşık 600 yıl sonra tamamlanmış
UNESCO Dünya Kültürel Mirası listesinde bulunan yapı, 157 metrelik Aziz Piyer ve Meryem Ana kuleleriyle dünyanın en büyüklerinden. Savaşın, geçmişin izlerini asit yağmurları yüzünden büründüğü kara rengiyle taşır. Savaş sırasında, hastane olarak kullanıldığı için bombalanmadığı söylendiği gibi, bir başka neden de bugünkü gibi yol gösterici olması. Savaşta iki yüz altmış iki kez bombalanan Köln, Almanya’nın en hasar gören kentlerinin başında geliyor. Tamamen bir tesadüf Katedral önünde Romanyalı bir sokak sanatçısı kocaman bir daire içinde yere çizdiği değişik ülke bayraklarını boyuyordu. Ertesi gün gittiğimizde ise yerler tertemizdi. Bu sanatçı da, Katedral gibi oranın simgesi olmuş. Kim bilir belki size de denk gelir.
Aşıklar Köprüsü
İstasyon, Katedral ve iki adım yürüme mesafesiyle İsviçre Alplerinde doğan Ren Nehri ve 2. Dünya Savaşı’nda yıkıldığı için yeniden inşa edilen Hohenzollern Köprüsü. Köprünün üzeri sevgililerin aşklarını sonsuza dek bağladıkları binlerce kilitle dolu, asma kilitlerin üstünde her yerden farklı farklı isimler ve Ren Nehri sularına bırakılan binlerce anahtar. Köln’de doğup büyüyen Avukat Beste Koçgazi’nin de eşi Cem’le kilidi varmış burada, Yetkililerin köprüye yaptığı ağırlık nedeniyle kilitleri kaldırmak istediğini, ama halkın baskısıyla bu işlemi gerçekleştiremediklerini söyleyen Koçgazi, “ancak, eskisi gibi fazla değil “ diye ekliyor.
Geçmişe yolculuk
Köln’de yapılacak şeyler listesi oldukça uzun. Ama ilk önce zamanda bir yolculuğa çıkmak için ilk durağımız TimeRide Müzesi. Çok ilginç bir sanal deneyimle Savaş öncesi Köln sokaklarında yapılan bir turdan sonra, müzenin hemen yakınında bulunan Papa Joe’s Jazz Bar’da geçmişe yolculuğu devam ediyoruz. Duvarda siyah beyaz fotoğraflar, afişler, eskici antika mağazası gibi toplanmış her türlü eşya ve lokal insanlarla dolu olan barda müzik kutusuna bir para atıyoruz ve plak dönüyor, “Sous le ciel de Paris” sanki müzikle birlikte tüm bira bardakları “savaş bitti” diye kalkıyor.
Köln’ün en popüler mahallesi Ehrenfeld
Tarihe yapılan bu yolculuktan sonra Köln’ün en popüler mahallelerinden Ehrenfeld’e yolumuz düşüyor. Duvarda sokak sanatçılarının resimleri, grafitiler ve rengârenk bir atmosfer. Nazilere en fazla direnen mahallelerin başında gelen Ehrenfeld, bir zamanlar buranın zenginlerinin yerleşim yeriyken, daha sonra yavaş yavaş Türklerle dolmuş, ana cadde üzerinde çiğ köfte, kebap tabelalarından başka, artan Türk nüfusla birlikte bir de Avrupa’nın en büyük camileri arasında yer alan ve 2017 yılında ibadete açılan ilginç mimarisiyle Köln Merkez Camii buradaki Türklerin yoğunluğunu anlatıyor.
Ancak ara caddelerden biri olan Körner Caddesi’nde bambaşka entelektüel bir hava esiyor. Van Dyck Espresso Bar’da bir kahve molası İstanbul’da Cihangir’i yaşatıyor ve yol boyunca sıralanan mağazalarda da tasarım ürünleri sergileniyor. Yine bu bölgeye yakın Belçika Mahallesi ( Belgisches Viertel ) de genç bir kent olan Köln’de öğrencilerin mekânı. Vintage butikler, kitapçılar ve plakçılarla bambaşka bir hava esiyor.
Kölön, Cologne, Köln, Cöln
Köln’ü herkes istediği gibi söylesin, içinden geldiği gibi adlandırsın. Artık birkaç nesille söz sahibi olan ve 1960 yılından beri burası vatanları olan Türklerin söylediği gibi Kölön, Timeride rehberimizin söylediği gibi Alman alfabesi değişmeden önce Cöln, adını kolonyadan alan Cologne ve bugün kısaca Köln.
Yıllardır Köln’de yaşayan araştırmacı yazar Ilhami Yazgan “Kölün” diyor ve Heinrich Böll’ün bu kentle olan ilginç ilişkisini şöyle anlatıyor; “Heinrich Böll, yazılarında hep Ren Nehri’ni çok sevdiğini yazdı ve Köln’ün büyümesine karşı olduğu için çevre yolları yapıldığında Köln’ü terk edip, doğduğu köye yerleşti. Savaş ve savaş sonrası insanların dramını yazdı.”
Köln’de pek çok Türk’e rastlamanız mümkün
Ford Fabrikası’nın Köln’de olması nedeniyle 1960’tan itibaren gelen Türk işçilerinin artık kuşaklar arası büyümesiyle kentin birçok yerinde doktor, avukat olarak Türk isimlerini görmek, her yerde Türklere rastlamak mümkün. Beste Koçgazi çocukluğunun anıları arasında yer alan 1964 yılında burada yaşayan Türkler için kurulan ve kendi çocukluğunun sesi Köln Radyosu’nun da önemini vurguluyor. Radyo halen yayında.
Köln’de, sanatseverler için 30’dan fazla müze ve yüzlerce galeri var
Modern sanatı sevenler için Irene ve Peter Ludwig çiftinin zengin koleksiyonunu bağışlamasıyla 1976 yılında kurulan Ludwig Müzesi, Roma döneminden kalma birçok eserin bulunduğu, ünlü Dionysos Mozaiği’nin sergilendiği muhteşem koleksiyonuyla Arkeoloji Müzesi Römish Germanisches Museum, Ortaçağdan günümüze birçok eserin sergilendiği 1871 yılında kurulan Wallraf-Richartz Muzesi. Adını sanat koleksiyonunu 1824 yılında kente bağışlayan Ferdinand Franz Wallraf ve o günkü müze binasının yapım masraflarını karşılayan Johann Heinrich Richarzt’tan almış. Bugünlerde müze Mart ayına kadar sürecek Rembrandt Sergis’ne ev sahipliği yapıyor.
Köln Çikolata Müzesi
Köln’de çocuk ruhunuza hitap edecek etkinlikler de oldukça ilginç. Köln Çikolata Müzesi, bir zamanlar Almanya’dan Türkiye’ye gelen çikolataları anımsatıyor.
1860 yılında açılan Köln Hayvanat Bahçesi de her gün ziyaretçilerle dolup taşıyor. 700’ün üzerinde çeşit bulunuyor. Savaşta hasar gören bahçe, iki yıl kapalı kaldıktan sonra 1947’de yeniden açılmış.
Vee Parfüm Müzesi
Köln’ün en çok merak uyandıran müzelerinden biri de Parfüm Müzesi. Aslında Eau de Cologne’nin adını aldığı yer Köln. 1709 yılında kurulan fabrika halen ayakta. Eau de Cologna’nın ilham kaynağı ise, yağmur sonrası duyduğu portakal, limon, greyfurt, bergamut ve çeşitli otların birbirine karıştığı o koku, Giovanni Maria Farina’ya doğduğu toprakları İtalya’nın Piemonte Bölgesi’ni anımsatır. Ve bu ilhamla dünyanın en meşhur kolonyası no:4711 Kölnish Wasser ortaya çıkar. Napoleon Bonaparte, Indra Gandhi, Romy Schneider, Thomas Mann, Marlene Dietrich gibi birçok isme ulaşır. 4711 numarası ise sadece fabrikanın bulunduğu caddenin bina numarası. Rehber eşliğinde gezilen müzede Farina’ya ait ve dönemin üretimini anlatan birçok objeyi görmek mümkün.
Savaştan kurtulmayı başaran bölge
Savaşın her yerde izlerini taşıyan Köln’de savaştan kurtulmayı başaran eski evlerin olduğu Fish Market Bölgesi’ndeki alanda karnavallar yapılıyor, Roma Dönemi’nden beri Pazar kuruluyor. Meydanda bulunan Gross St. Martin Kilisesi de kentin simgelerinden birçok restoran pubın bulunduğu meydanda oldukça popüler olan mekân Gilden im Zims’de işten çıkan Almanlar Kölsh içmek için geliyor. Köln’ün yerel birası Kölsh küçük bardaklarda servis ediliyor. Yanında da Alman Mutfağı’nın klasiği Schnitzel ve Saurkraut . Restoranın mönüsü de bir şekilde Köln’le ilgisi olan tanınmış isimlerle dolu.
Friesenplatz
Kentin Merkezi birçok seçenek sunmasına karşın, ulaşımın oldukça rahat olduğu Köln’de metroyla rahatlıkla gidebileceğiniz Friesenplatz kentin daha farklı bir yüzü. Oldukça hareketli bir meydan olan Friesenplatz’da Skweeze’de farklı kokteyller denenebilir.
Almanya’da Sokak yemeği kültürü oldukça yaygın. Merkez İstasyon önünde Currywurst by Tante Emma isimli minik barakada inanılmaz bir yoğunlukta sosis patates kızartması yeniyor. Yine Katedral Meydanı’nda bulunan Dean and David’de taze salataları ve sandviçleriyle ünlü.
Alışveriş caddesi Hohe Strasse
Kültür turuna ara verip, biraz da keyif olsun, mağazalar vitrinler olsun derseniz, unutmayın, Almanya’nın en iyi alışveriş caddesi seçilen Hohe Strasse de Köln’de.
Köln’ü diğer Almanya kentlerinden ayıran ne? Bu sorunun yanıtını Yazgan şöyle veriyor; “ Köln insani sıcaktır. Frankfurt insanına baktığın zaman gözlerinden dolar fışkırır. Münih kendi başına bir devlet, yani arogant, Berlin hepten bürokrasi” Kentler arası rekabet sürsün, Almanya’nın dördüncü büyük kenti için son sözü Romalılara bırakalım o zaman, Köln’ü görmeyen, Almanya’yı görmüş sayılmaz. O zaman, Köln bizi “bis bald” “şimdilik hoşcakal” diyerek uğurlasın.
Mine TÜRKİLİ
Fotoğraflar: Asya AUSTIN