ABD’de 2 Kasım 2024 seçimlerinde, Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump ile Demoratik Parti adayı Kamala Harris arasında nefes nefese geçeceği, kazananla kaybeden arasında 1 puanı bile bulmayan bir fark olacağı beklentileri boşa çıktı. Belirtmeden geçmeyeyim, bu yarışın klasik anlamda sağı ya da solu yoktu.
Zira ABD’deki siyasi kültürle Kıta Avrupası’ndaki siyasi kültür arasında çok ciddi farklar var. ABD’de, söz gelimi Montanalı bir çiftçi için liberal bir siyasetçi, neredeyse ‘komünist’ olarak yaftalanır. Tennnessee’de de, Arkansas’a da… Aynı şekilde, kuzeydoğu eyaletlerinde, mesela Vermont’ta bir muhafazakarın derdini anlatması o kadar da kolay değildir.
Ağzından çıkan her sözcük, ‘ırkçı’, ‘homofobik’, ‘kadın düşmanı’ ve benzeri tanımlarla yaftalanmasına sebep olabilir. Aynı durum, California, Washington, Oregon gibi Pasifik Okyanusu kıyısındaki eyaletlerde de geçerlidir.
KİMLİK SÖYLEMLERİ KARIN DOYURMUYOR
Yani pek çok tartışma bireysel özgürlük, kişisel mülkiyet, federalizm ya da federal hükümet karşıtlığı, ırk ayrımcılığı, silahlanma ve mülkünü koruma, kürtaj yandaşlığı ya da karşıtlığı, eşcinsellik hakları ve tabii ki her zaman dindarlık ve sekülerlik tarışmaları arasında kaybolup gider.
Sınıfsallık pek söz konusu olmaz, ama aslına bakarsanız, tüm bu kimlik temelli eğilimlerin şekillendirdiği söylemleri biraz kazıyın, her şey ekonomiktir!
Kadın, renkli, diğer başkan adaylarından görece genç, özgürlükçü, ırkçılık karşıtı, seküler, kadın ve LGBTİ hakları savunucusu ve aklınıza gelebilecek her türlü kimlik meselesinin ‘farkında’ bir aday olarak kampanyası kurgulanan Kamala Harris bir yanda…
Kaba, akıl sağlığı tartışmalı, kadınlarla ilişkileri şaibeli, ırkçı olmasa da ABD’nin ırkçılık gibi geleneksel günahlarını pek de önemsemeyen, üçkağıtçı ama zengin, dine saygılı bir münafık Donald Trump öte yanda… En azından Amerikan halkına sunulan bu iki malın ambalajları böyle!
TRİCOLOR BİR AMBALAJ AMA İÇİ BOMBOŞ…
Ambalajı açıp, ‘ihtiva’ya bakalım bir de… Harris kadın aday olmak dışında hemen hiçbir niteliğe sahip olmayan, asıl aday Joe Biden bunadığı ve ölmek üzere olduğu için, apar topar aday ilan edilmiş bir siyasi figür. Yaşlanmış eski troçkistlerin bu dünyaya armağan ettiği ‘demokrasi ihracı’ düzenini, yani post-emperyal işgal politikalarını devam ettirmek için, kısa sürede ve mecburen aday gösterilen bir maşa…
Ancak tel maşa!.. Zira iki kelimeyi bir araya getirmekten aciz, siyasi kültürü üç kuruşluk ‘farkındalık’ ezberlerine dayalı, renkli hatta neredeyse ‘tricolor’ bir vitrin süsü… Eğer bana inanmıyorsanız, söz gelimi Güney Amerika ziyaretindeki konuşmasını izleyebilirsiniz!
Sosyal medyada ‘saçmalamaları’ üzerine pek çok potpuri bulmanız da mümkün. Kadın aday olmasına gelince, yani sadece Tansu Çiller’i hatırlatayım, hemen hemen aynısı işte! Woody Allen filmlerindeki New York entelektüel çevresinin seveceği br şey ama… Yani entelektüel, elitist, halkından kopuk, sorunlu, biraz da kof bir kitleye göre biçilmiş kaftan. O yüzden şarkıcısından akademisyenine herkes bu kadının arkasında sıralandı.
BORSACIDAN DA OY ALIR HOMELESS’TAN DA…
Gelelim ‘vahşi batı’nın sonradan görme ruh hastasına… Geçmişi dolandırıcılık, yolsuzluklar, skandallarla dolu emlak kralı Donald Trump’a! Ancak, zeki olmasa da kurnaz ve içinde yaşadığı toplumu iyi tanıyor. Halkın paralarını hiç eden beyaz yaka suçlusundan Tennessee’nin kaba saba, okumayı zor sökmüş çiftçisine kadar… Bununla da kalmıyor, ülkede yaşayan ekseri nüfusun her unsurunun derdine deva sözler verebiliyor.
Söz gelimi yeni iş imkanları, gelsin işsizlerin oyları… Afro-Amerikalıların, belki 20’nci yüzyılın başlarında olsaydık, Ku Klux Klan üyesi olacak böyle bir tipe oy vermesi garip değil mi? Yok değil, çünkü onlara da iki vaadi var, biri daha yüksek ücret, diğeri ucuz emek sunarak onlara rakip olacak ekonomik mültecileri ülkeye sokmamak. Onlardan da gelsin oylar… İyi de, bu ırkçı, ötekileştirici adam, hispaniklerin de oyunu alabiliyor! Çünkü empatik, iyi anlamda değil, ama kimin hangi oltaya nasıl geleceğini biliyor.
Vatandaşlık almış, çalışma izni olan hispaniklere bir vaadi var, küçük ve orta ölçekli işletmelerin gelişmesini sağlayacak bir yatırım ve finansman iklimi… Kimisi küçük bir işletme hayaliyle, kimisi o işletmede iş bulma hayaliyle basıyor oyunu. Hem onlar hispanik olsa da, ama artık Amerikalı değil mi?.. Sınırda yığılan diğer Güney Amerikalılar’dan onlara ne ki!
IOWA’LI HANIM TEYZE ZATEN KÜRTAJA KARŞI!
Evet bu pis adamı, bu sonradan görme ‘red neck’i kadınlar hiç sevmiyor. Hangi kadınlar? Şehirli, iş sahibi, eğitimli kadınlar… Peki ya Iowa’da üç çocuk sahibi, mufaktan çıkmayan, pazar günü kiliseye gitmeden edemeyen teyzeler? Onlar hiç düşünmeden oyunu veriyor. Kürtaj karşıtı olması, homofobik olması onları ilgilendirmediğinden değil, tam tersine birebir bu adam gibi düşündüklerinden!
İşte size biraz ‘American Pie’ biraz ‘American Psycho’ arası bir seçimin serencamı… Küçük bir hatırlatma, yaşadığımız ülke yüzeysel tüm farklılıklarına karşın, ‘Küçük Amerika’, bir de olaya buradan bakabilirsiniz.
Süleyman Karan