“ Köpek gibi yalnızım.”

  • “ Köpek gibi yalnızım.”

Farklı bir hareket vardı evde. Hissediyordum. Telefon konuşmaları arttı. O Uzun, bana keyifle bakmaya başladı. Evde bir telaş vardı. Ne zaman bizimki o valizi çıkardı ortaya. Kırmızı elbise, mini etekler, bikiniler, ayy bir de o sırtı olduğu gibi açık floş elbise… “Gidiyorlar,” dedim. Kapladı mı beni bir hüzün. Koyacak mamamı, kumumu, canım aşkım dediği Eflatun’u bırakıp gidecek.

Hayır, kesinlikle bencillik yapmıyorum. Tatil onun yüzde yüz hakkı. O bilgisayar başında kamburlaşacak, gözü bozulacak diye endişelenen ben. Şimdi sadece beni de götürebilirdi diyorum. Değil mi ki beni insan yerine koyuyor. Saatlerce konuşuyor, köşe yazarı bile oldum sayesinde, hangi kedi duygularını aktarabiliyor. O zaman al beni de yanına. Biliyorum, aklının ucundan bir geçirdin. Hani tam kapıdan çıkarken, döndün geldin yanıma. Ben kapı önünde, başım dimdik bahçeyi izlerken. Diyemedin Eflatun, diyemedin biliyorum. Ama ben döndüm hırladım sana. Anlatmaya çalıştım acımı. Ama Uzun dışarıda bekliyordu, gittin sen.

Köpeğin olsa böyle arkana bakmadan gider miydin?

Bir de demezler mi ki, kedi kolay, evde bakarsın. O köpekler çiş, kaka diye her gün iki, hatta bazen üç kez salım salım salınırlar ortalıkta. Neymiş kedinin maması, kumu koy önüne git istediğin yeri. Köpeğin olsa böyle arkana bakmadan gider miydin? Bırakırdın bir eve, bir nefes olurdu evde. Kedi kolay mı ha. Neden mi? O Uzun da sana bensiz tatilde sarılacak, gözlerinin içine korkusuzca – yani bensiz-bakabilecek.

Kedi evde bekler, asil asil oturur bekler sanıyorsunuz. Ben burada şimdi tüm kediler adına yazıyorum. Gidiyorsunuz ve bilmiyoruz kaç gün. Evdeyiz ama gözümüz kapıda. Evdeyiz ama –köpek gibi- yalnızız. Hani siz dersiniz ya, köpek gibi çalışmak, köpek gibi aşık olmak, köpek gibi sevmek. Bilmezsiniz o köpeklerin de yalnız kalmaktan korktukları için sadık olduklarını.  Aklıma kötü kötü şeyler geliyor. Sokak kedisi olsam mesela, dalsam sokak aralarına, çöp konteynerlerinden fırlasam, orada burada önüme çıkanla çiftleşsem… Duygularımı köreltirim belki o zaman. Sen geleceksin diye bekliyorum burada. Ne zaman geleceğini bilmeden. Her kapı tıkırtısına fırlıyorum. Bahçede bir kuş kanadını çırpıyor, sanki beni, o da anlıyormuş gibi bakıyorum. Portakal ağacıyla konuşuyorum pencereden zaman zaman. Komşunun kedileri duvara atlayıp geliyor. Bana nanik yapıyorlar. Kendimi güçsüz, çaresiz hissediyorum. Hani o tüm ihtişamıyla oturan o koca düşünür,  nev-i şahsına münhasır ben, sensiz herhangi bir kedi oluyorum.

Orada bir kedi bulmuşsun…

Biliyorum, beni Eflatun yapan sensin. Ama ağlamıyorum, hırlıyorum, mırlıyorum. Kızıyorum sana. O Uzun’a en çok da o Uzun’a. O, ikna etmiştir seni. Yoksa sen beni böyle iştahtan kesilmişken bırakıp gitmezdin. Gece yatağının üstüne konuyorum. Kuş gibi atlıyorum. Neredeyse kuşları fareleri sevdireceksin bana. Kedi olmaktan çıkacağım. Bir gün mü oldu, iki gün mü bilmiyorum. Evde aldığın ne varsa dağıtasım var. O tabloların gözlerini birer birer oyasım var. Ya sonra bir hüzün kaplıyor içimi.

Ama bu sabah bir fotoğraf paylaştın. Bulmuşsun orada bir kedi. İşte o an, başladım intikam planlarına. Sessiz ve derinden takibe. Instagram, twitter ne varsa bulacağım, çevrimiçi dışı ne zaman, kim ne zaman aynı anda, o kedi bitmiştir. Sen bir gel, beraber geçeceğiz bilgisayar karşısına, sen yazacaksın, ben de o kedinin hikayesini, gelmiş geçmiş ırkını yazacağım.  Değil mi ki beni diğer kedilerden ayıran köşem. O zaman yazarak okurum canını. O Uzun’a da söyle intikamım acı olacak. Bak, yine kapı önünde tıkırdamalar, geldiniz mi yoksa. Beklemek güzel de, bana uzun, ne zaman geleceğini bilirsen, geleceğini de bilirsen, beklerim. Hem de köşe yazılarımı yaza yaza beklerim. Ama bu belirsizlik, sessizlik beni öldürürken, bir de o kedi. Bunu bana yapmamalıydın.

Paylaş

Son Yazılanlar

Akdeniz kıyısında saklı miras Lazkiye

Güney Komşumuz Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki önemli şehri Lazkiye Son günlerde adını sıklıkla duyuyorsunuz. Şimdiye kadar hep olumlu güzel sıfatlarla anıyorduk komşumuz Suriye ‘yi. Çok kültürlü,

Geleceğin Mutfağı Geçmişimizden Geliyor

Bugünlerde küresel ölçekte derinleşen ekonomik dalgalanmalar, ekolojik dengesizlikler ve tarımsal üretimdeki zorluklar, hepimizi derinden etkiliyor. İklim krizinin tetiklediği beklenmedik hava olayları, gıda üretimini sekteye uğratırken,

Mayıs Salıncağında Uçmak

Pencereden başımı çıkarıp içime çektiğim derin soluğun, gözümü kapatınca tenime dokunan havanın, seslerin, bulutların, birbirinin gölgesinde gezinen yaprakların kendi halleri içinde, olanca endamlarıyla kendimi iyi

Girit’ten Side’ye dostluk festivali

Kasım ayındaydık telefonum çaldı. Manavgat belediyesinden aramışlardı. Side‘de ilkbaharda bir festival yapalım ne dersiniz? diye sordular. ‘Nasıl bir festival olsun?’ diye sorduğumda bana, 1870 yıllarından,

Enginarın Bereketi, Gastronomi Şöleni

Geçtiğimiz hafta Ege’nin incisi Urla, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi sadece bir ilçe festivalinin çok ötesine geçen bir gastronomi şölenine ev sahipliği yaptı. 24-27 Nisan tarihleri

Mevsimin Tadı Yarının Umudu

Günümüzde sürdürülebilirlik kavramı, çevresel dengeyi koruma ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma amacıyla her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır. Bu bağlamda, geleneksel tarım

Gastronomi ve Mitolojik Öyküler

İlkbaharla beraber doğanın bu masalsı dönüşümünü, ağaçların yeşermesini, çiçeklerin açmasını, mevsimin tatlarını, lezzetlerini ve mis kokulu ilkbahar günlerini hep beraber yaşıyor ve kutluyoruz. Masalarımız taptaze