Olimpik bayrak taşıyıcı olduğundan ‘kulüp gibi kulüptür’ Fenerbahçe
Bu yazıyı okuyanlardan bir bölümü her zamanki gibi, “Her konuda mantıklı bir yaklaşımın var, ancak konu Fenerbahçe olunca aklını yitiriyorsun” diyecekler. Bence sorun yok, ben bir kez daha neden ısrarla ‘kulüp gibi tek kulüp’ dediğimi anlatacağım.
Çünkü bu aynı zamanda, Tanzimat’tan bu yana Türkiye’de spor kültürünün nasıl erozyona uğradığının, tekdüzeleştiğinin, amatör ruhu kaybettiğinin, birkaç spor dalı dışında yeterli olmadığının da hikayesi… O sebeple de ne baskebol ne de voleyboldaki uluslararası başarılarına değinmeyeceğim Fenerbahçe’nin…
Olimpiyat ruhuyla bir değerlendirme yapmaya çalışacağım. Ve Fenerbahçe de amatör branşlara en çok yatırım yapan, olimpik bayrak taşıyıcı unvanına sahip kulüp olmasına rağmen bundan payını almış olduğunu da baştan belirteyim. Bakın işte özeleştiriyse özeleştiri!..
Aslında bu durum, Türkiye’de sporun gelişimine de ışık tutan bir eğilimin ipuçlarını veriyor. Spor kamuoyu futbola o denli yoğunlaşmış durumdaki, ancak başarı kaydedilen birkaç takım sporuna o da bir süreliğine odaklanmayı tercih ediyor. Onun dışında kalan sporlara ilgi ya çok düşük ya da konjonktürel… Basketbol ve voleybola olan ilgideki artışın temel sebebi ise gerek kulüplerin gerekse milli takımların elde ettiği başarılar üzerine temelleniyor.
O MAZİDEKİ TARİH AMATÖR RUHTA YATAR
‘Mazinde bir tarih yatar’ şarkısını söylerken, ben hiçbir zaman salt Fenerbahçe Futbol A Takımı’nı kasteden biri olmadım. Kürekten çim hokeyine, atletizmden boksa başarıların tarihi olarak baktım her zaman… O sebeple de çok içten söyleyebilirim bu şarkıyı!
Olabildiğince özetle Fenerbahçe Spor Kulübü’nün tüm spor faaliyetlerini buraya dökerken, aynı zamanda Altınordu, Nişantaşı, Galatasaray, Beşiktaş, Vefa, Anadoluhisarı İdman Yurdu, Adana Demirspor, Trabzonspor ve daha pek çok geçmişte büyük başarılara imza atmış kulüplere de bir selam çakmak gerek, yoksa tümüyle unutulur!
Gelelim Fenerbahçe’nin mazisinden bugününe bir zaman yolculuğuna… Kuruluşundan bugüne 44 spor dalında faaliyet gösterdiği iddia edilir kulübün, ancak bazı spor branşlarına ilişkin yeterince veriye sahip olmadığım için, bunun ne kadar doğru olduğunu bilemiyorum. Futbol, basketbol, voleybol, atletizm, boks, masatenisi, yüzme ve senkronize yüzme, kürek, yelken halen kulübün mücadele ettiği olimpik sporlar…
Halen Türkiye’nin amatör sporlara en fazla yatırım yapan ve olimpik bayrak taşıyıcı unvanına sahip Fenerbahçe Spor Kulübü’nün tarihini incelediğimizde de kulüp içindeki amatör spor çeşitliğinin azaldığını görüyoruz ne yazık ki… Oysaki mazisinde gerçekten büyük bir tarih yatıyor! Ki bu tarih değil mi ki, bugün binlerce insanı Fenerbahçe tarafarı yapıyor.
SU KAYAĞINDAN MOTOR SPORLARINA…
Geçmişte Fenerbahçe; yaz olimpiyatları sporları arasında yer alan atıcılık, bisiklet, çim hokeyi, eskrim, güreş, halter, hentbol (salon hentbolu değil saha hentbolu), cimnastik, judo, kano, kule ve tramplen atlama, okçuluk, sutopu, tenis ve triatlonda, kış olimpiyatlarında yer alan kayakta şubeler açmış.
Bitmedi!.. Geçmişte yaz olimpiyatları sporları arasında yer alan beysbol, kriket ve ragbide, yine olimpiyatlarda gösteri sporu olarak yer verilen motor sporları, patenli hokey ve su kayağında, olimpiyatlarda yer almasa da Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından spor olarak kabul edilen bilardo, briç, dağcılık, kick boks, patinaj ve wushu’da şubeler açıp müsabakalara katılmış.
Türkiye’de federasyonlara bağlı olan avcılık, izcilik, muay thai, trekking ve tae-bo sporlarında faaliyet göstermiş. Futbol, basketbol, voleybol, atletizm, boks, kick boks, wushu, muay-thai, masa tenisi, yüzme, senkronize yüzme, kürek, yelken, bisiklet, güreş, halter, kule ve tramplen atlama, okçuluk ve tenis dalları olmak üzere toplam 19 branşta Türk milli takımlarına sporcu vermiş.
Kick boks, wushu ve muay thai sporları şimdilerde boks şubesinin altında faaliyet gösteriyor.
BİR ZAMANLAR FUTBOL KADAR POPÜLERMİŞ
Dönelim kulübün kuruluşundan hemen sonraki yıllara; mesela çim hokeyine… Çim hokeyi 1900’lü yılların ilk çeyreğinde futbol kadar popüler olan bir takım sporuyken, Fenerbahçe Spor Kulübü bu sporda önemli başarılara imza atmış.
İstanbul’da Fenerbahçe, Galatasaray, Altınordu, Beşiktaş, Gürbüzler ve Anadoluhisarı İdman Yurdu tarafından kurulan Hokey Birliği tarafından 1915 yılından itibaren iki devreli bir lig oluşturulmuş.
İstanbul Hokey Ligi 1925’e kadar dokuz kez organize edilebilmiş, Bu dönem içinde en fazla başarıyı Fenerbahçe yakalamış. Dokuz sezonda Fenerbahçe dört kez şampiyon olmuş. En büyük rakibi Altınordu üç şampiyonluk kazanırken, Galatasaray bir kez kupayı kaldırmış.
Bir sezon ise tamalanamamış. Sadece İstanbul’da değil, Ankara, İzmir ve Adana’da da mahalli ligler kurulmuş. Ne yazık ki 1926’ya kadar bir Türkiye şampiyonası organize edilememiş.
Fenerbahçe Çim Hokeyi Takımı 14 Nisan 1926’da İngilizleri 3-1 yenerken, son maçına da çıkmış olmuş. Ne yazık ki, bir zamanların futboldan sonra en çok seyirci çeken bu takım sporu 1990’lara kadar unutulmuş. Şimdilerde ise pek de ilgi duyulmayan bir spor dalı…
RUGBY’DE EZELİ RAKİBİNİ 12-0 YENEN BİR TAKIM
21’nci yüzyıla kadar Türkiye’de pek de müsabakasına denk gelmediğimiz rugby’nin bundan yaklaşık 80 yıl önce oynandığını biliyor muydunuz? Oynanmış! Çok uzun ömürlü olmamış ama Fenerbahçe ve ezeli rakibi Galatasaray’ın da birer takımı varmış.
18 Mayıs 1947 tarihinde Galatasaray’ı 12-0 mağlup eden Fenerbahçe Rugby Takımı, kulübün tarihteki ilk ve tek rugby takımı… Bugün 2000’li yılların başında Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin çabalarıyla bu takım sporu bir ölçüde yaygınlaşıyor, rugby müsabakaları yapılıyor. Ancak bu mücadeleden hâlâ haberi olmayan milyonlar var bu ülkede…
TARTAN PİST YOKKEN FENERBAHÇELİ ATLETLER TARİH YAZMAKTAYDI
Atletizm, olimpiyatların ruhunu temsil eden en köklü spor… Fenerbahçe’nin de olimpik bayrak taşıyıcı unvanının medar-ı iftiharı denebilir. Fenerbahçe, 1913 yılından beri faaliyet gösterdiği atletizmde Türkiye’de en çok resmî şampiyonluğa ulaşan ve Avrupa kupalarında 21 kez şampiyonluk kazanan Türk kulübü unvanına sahip.
Başta olimpiyatlarda kazanılan madalyalar olmak üzere, Türk Millî Takımı’nın uluslararası alandaki kayda değer başarılarının büyük çoğunluğu Fenerbahçeli atletler tarafından kazanıldı. Dünyaca ünlü pek çok yabancı atletin teri sarı-lacivertli formaları ıslattı. Atletizme ilginin artması için Fenerbahçe yönetimi dünyaca ünlü pek çok atleti formasına katmak için ciddi paralar harcadı.
Tribünlerin dolmasında, Jamaikalı efsanevi atlet Marleen Ottey’in yarışlarda sarı-lacivert formayla boy göstermesi az etkili değildir mesela. Ve Ottey sayesinde, Fenerbahçe Avrupa Şampiyor Kulüpler Kupası A Grubu’na çıkmıştı. Bu arada yine unutmayalım; Azeri kökenli sprinter Ramil Guliyev 2009 Avrupa Gençler Atletizm Şampiyonası’nda rekor kırarak altın madalyayı kazandı.
“Sadece parayı bastırıp lejyoner sporcularla kazanılan bir başarı” demeyin sakın!.. Yüksek atlamadan gülle atmaya pek çok sarı-lacivertli atlet hem kulüp yarışmalarında hem de uluslararası organizasyonlarda büyük bir mücadele veriyor. Türk atletizminin bugünkü başarılarında Fenerbahçeli atletlerin katkısı çok büyük. Tabii ki ENKA Spor Kulübü ve diğer kulüplerin başarılarını asla küçümsemek değil amacım; iyi ki onlar da var!
RİNGLERİN EN BAŞARILI MİLLİ BOKSÖRLERİ…
Kimilerinin “Böyle bir spor mu olur?” diye eleştirdiği boks, en eski ve köklü sporlardan biri ve unutmamak gerekir ki, olimpiyatların ortaya çıkış sebebi, halkların birbirleriyle savaşmak yerine rekabeti spor müsabakalarına taşımaktı. Fenerbahçe’nin en başarılı olduğu spor dallarının başında boks geliyor.
1913 yılında faaliyet gösterilmeye başlayan boks sporunda Fenerbahçe, Türkiye’de en çok şampiyonluk kazanan kulüp unvanını koruyor. 1919-1923 yılları arasında İstanbul’un işgali sırasında kulübün Kuşdili’nndeki lokalinde bulunan ringde yetişen Fenerbahçeli boksörler, işgal güçlerinin sporcularına karşı Taksim’de yapılan müsabakalarda önemli başarılar kazanmış.
1928 Kasımı’nda ilk kez kurulan ve Moskova ile Bakü’de karşılaşmalara çıkan beş kişilik Türk Millî Takımı’na da Fenerbahçe iki boksör vermiş.
1947 yılından itibaren takım halinde faaliyet göstermeye başlayan Fenerbahçe 1965’te düzenlenmeye başlayan Türkiye Kulüplerarası Boks Şampiyonası’nda kazandığı 18 şampiyonlukla da bu sporun Türkiye’de lideri. Sarı-lacivertli takım İstanbul Boks Şamipyonası’nda aldığı 41 şampiyonlukla da ilk sırada.
1997’den beri faal olan kadın takımı da 2007 yılından beri üstünlüğünü sürdürüyor. Ve hatta erkekleri kıskandıracak başarılara imza atıyorlar.
Profesyonel boksta Avrupa şampiyonluğuna ulaşmış Cemal Kamacı ve Eyüp Can da amatörlüklerinde Fenerbahçe’de forma giymişler.
Fenerbahçe’de boks şubesi faaliyetleri çerçevesinde 2000-2004 yılları arasında tae bo, 1998’den beri kick boks ve muay thai ve 2006’dan beri wushu da yer alırken, Kıymet Karpuzoğlu’nun 2005 yılında kick boks dalında, Hüseyin Dündar’ın ise 2007 yılında wushu dalındaki dünya şampiyonlukları en kayda değer başarılar.
KALAMIŞ SAHİLİNDEN KÖKLÜ BİR GELENEK
Cumhuriyet döneminde Galatasaray ile ezeli rekabeti kürekte de kıyasıya yaşatan Fenerbahçe, 2024 yılına kadar Türkiye Kürek Şampiyonası’nnda erkeklerde 44 ve kadınlarda 30 kez şampiyon olarak bu spordaki liderliğini sürdürüyor.
Erkeklerde 37 kez İstanbul, 30 kez İstanbul Kupası ve 37 kez Türkiye Kupası şampiyonu olan Fenerbahçe bu branşta uluslararası alanda da önemli başarılar kazandı. 1955 Akdeniz Oyunları’nda tek çiftede gümüş madalya alarak Türkiye’nin uluslararası alandaki ilk resmi başarısını elde eden Tonguç Türsan’dan bu yana Fenerbahçe millî takıma en çok sporcu veren kulüp konumunda…
Branş bünyesinde 1999-2000 yıllarında faaliyet gösteren kano takımı ise ne yazık ki ilgi görmemesi nedeniyle bir süre sonra tarihe karıştı.
Kulübün doğduğu semt Marmara sahilinde olur da su sporlarında faaliyet olmaz mı? Yelken de o sporlarından biri… 1910’larda faaliyete geçen yelken şubesi, Türkiye’deki ilk resmi müsabaka olan ve 24 Temmuz 1917′de Donanma Cemiyeti’nin Sultan Reşat himâyesinde düzenlenen Heybeliada yarışlarında birinci olmuş.
1952’de Deniz Bankası’nın kulüplere modern tekneler sağlamasıyla canlanan yelken şubesi 1930’lardan beri düzenlenen Türkiye şampiyonalarında 2023 yılına kadar aldığı toplam 210 birincilik, 163 ikincilik ve 109 üçüncülükle İstanbul Yelken Kulübü ve Karşıyaka ile birlikte büyük bir rekabete imza atmış. Halen de kulübün en başarılı şubelerinden biri…
KULVARIN YILDIZLARI YETİŞİYOR
Özellikle son yıllarda milli yüzücülerimize dikkat edin, pek çoğu Fenerbahçe’de yetişmiştir. 1910’lardan 1960’lara kadar dönem dönem başarılar gösteren şube, 1964 yılında kapandıktan sonra 1997 yılında kalıcı olarak kurulan Fenerbahçe Yüzme Şubesi bu kez ididasını ortaya koymaya başlamış.
Galatasaray (ki hakkını yememek lâzım, bu alanda uzun bir süre ezeli rakibine göre üstündü) ve Yüzme İhtisas Kulübü’nün hegemonyasına meydan okumaya başlamış sarı-lacivertli yüzücüler…
Fenerbahçe Yüzme Takımı’nın Türkiye Kulüplerarası Yüzme 2024 itibarıyla toplamda 24, erkeklerde 32, kadınlarda ise 40 kez Türkiye şampiyonluğu bulunuyor. Ve unutmayın 33 yıl faaliyetine ara vermiş olmasına rağmen en çok Türkiye birinciliği kazanan kulüp!..
Yüzmede de olimpik bayrak taşıyıcı unvanı Fenerbahçe’de. 1998 yılından beri 2000 Olimpiyatları’ndan bu yana üst düzey uluslararası yarışlarda millî takıma en çok sporcu veren kulüp….
SU BALESİNDE DE TAKIM ŞAMPİYONLUĞU
Fenerbahçe’nin yüzme şubesi bünyesinde faaliyet gösteren bir de su balesi takımı var! Resmi adıyla ‘senkronize yüzme’ diyoruz. Fenerbahçe bu branşta da öncü… Senkronize yüzmede pek çok şampiyonlukla en başarılı kulüp, millî takıma da en fazla sporcu veren kulüplerin başında geliyor.
Fenerbahçe, 4. Viyana Açık Uluslararası Senkronize Yüzme Yarışları’nda takım hâlinde şampiyonluğa ulaşmayı da başarmış. Özellikle junior sporcular yetiştirerek pek çok başarıya imza atıyor ve milli takıma da önemli bir altyapı desteği sunuyor.
Ne yazık ki bugün kule ve tramplen atlamada yok Fenerbahçe! Oysaki bu branşlarda da başarılı olmuş bir dönemler… 25 Ağustos 1969’da Adana’da düzenlenen Türkiye Yüzme ve Atlama Şampiyonası’nda kule atlamada da şampiyon çıkaran Fenerbahçe’nin bu şubesinin daha sonra faaliyetleri sonlandırılmış.
HAVUZDA KISA SÜREN EZELİ REKABET
Su sporlarının belki de en zorlusu sutopu… Ben hâlâ o suyun içinde sıçrayışların hangi güçle yapıldığını çözmeye çalışırım. Zorlu olduğu kadar da izlemesi çok zevkli bir spordur. 1912’de kurulmuş sarı-lacivert ilk sutopu takımı, fakat rakip olmadığından çok uzun sürmemiş ömrü.
Ta ki 1931’de Büyükdere’de bir havuz hizmete girene kadar. Turnuvalar başlamış. İki turnuvada şampiyon olmuş Fenerbahçe. 1932 İstanbul Ligi’ni üçüncü bitirmiş. Havuzda da ezeli rekabet varmış. 1933’te Galatasaray ile oynadıkları maç kıran kırana geçmiş, uzatmalarda 3-2 yenilmiş. Bir süre sonra kapanmış sutopu şubesi, iki kez daha kurulmuş ardından… Şu anda ne yazık ki öyle bir şube yok!
Konu sutopu olunca Adana Demirspor’u anmadan geçmemek gerek, tam bir başarı öyküsü çünkü… 1938’de kurulan Adana Demirspor Sutopu Takımı 1942 yılından itibaren 17 yıl hiç yenilmeden, 22 yılda ise sadece bir kez yenilerek toplamda 29 defa Türkiye şampiyonu olmuş. O tek yenilginin sebebi ise havuz pompasının arıza yapması, maçı 6-5 kaybetmişler! Efsane gibi bir şey değil mi!
Söylemeden geçmeyelim, 1922’de başlayıp 1930’lu yılların sonlarına kadar çok faal olmasa da bir su kayağı takımı da var Fenerbahçe’nin; Fenerbahçe Müzesi’nde sergilenen bir kupadan biliyoruz. Dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün elinden almış sarı-lacivertli sporcular kupayı…
RAKİPSİZLİKTEN KAPANAN PEK ÇOK ŞUBE OLMUŞ
Bisikle ülkemizde pek fazla ilgi görmeyen bir spor hâlâ, oysaki dünyanın sayılı sporlarından… 1912 yılından itibaren kulüp bünyesinde faaliyete geçen bisiklet takımındaki sporcuların bireysel pek çok başarıları olmuş. 1960’lara kadar bu başarılar sürmüş. Ancak bu spora geniş bir ilgi olmadığından pek gelişmemiş bu şube…
Benzer bir kader, yine çok yüksek performans gerektiren ‘komple atletlerin sporu’ triatlona nasip olmuş1 1990’lı yılların başında triatlon branşında gösterilen faaliyet bireysel başarılar haricinde sürdürülebilir olmamış. Bazı spor dallarında rakipsizlikten dolayı, tıpkı kriket gibi, rugby, beysbol gibi şubeler bir süre sonra kapanmış.
Bazı spor dallarında tümüyle bu alanda uzmanlaşmış kulüplerin rekabeti o kadar etkiliymiş ki, o branşların da sürdürülebilirliği pek olmamış, sanırım bunlara en iyi örnekler tenis, eskrim, dağcılık, okçuluk, atıcılık, güreş, judo ve halter olur. Cimnastik dalında faaliyetler 1914 yılında başlamış ancak 1924’te sonlanmış. Patinaj ve patenli hokey takımları bile varmış Fenerbahçe’nin…
Öyle ki patinajlı hokeyde Vefa Spor Kulübü’ne karşı 20-3 gibi farklı bir galibiyet almış Fenerbahçe… İstanbul Ligi’ndeki rakiplerini de söyleyeyim, ki bir zamanlar spor kulüplerinin amatör sporlara ne denli ilgili olduğu anlaşılsın: Galatasaray bu sporda da varmış, ancak bugün amatör kümede sadece futbol takımıyla mücadele eden Nişantaşı Spor Kulübü de dişli bir rakipmiş! Vefa’dan zaten söz ettim.
KULÜP GİBİ KULÜBÜN TARAFTARININ BEKLENTİ EŞİĞİ YÜKSEK OLUYOR!
Benim içime sindiremediğim, daha doğrusu cevaplayamadığım soru ise bir takım sporunda, hentbolde niye bir takımı yok bu kulübün? Ki bir zamanlar varmış. Haydarpaşa Lisesi ile ortak olarak1942 yılında bir hentbol takımı kurulmuş. İstanbul Hentbol Ligi’nde 1943-1944 ve 1944-1945 sezonlarında İstanbul şampiyonu da olmuş takım.
İlgi deseniz o da var, nereden mi biliyorum; 1945 yılında ezeli rakiple oynanan bir maçtaki seyirci sayısından, tam 12 bin kişi!.. Bu arada söylemeden geçmeyeyim, o maçı 7-4 kazanan Fenerbahçe şampiyonluğu garantilemiş.
1945 yılında ilk kez düzenlenen Türkiye Hentbol Şampiyonası’nda 1 Temmuz 1945 tarihinde finalde Harp Okulu’na 7-5 yenilerek Türkiye ikincisi olan takım, 1945-46 yılında da İstanbul şampiyonu olduktan sonra federasyonla yaşadığı ve ‘haksğızlık’ olarak gördüğü bazı olayları protesto ederek 1946-47 sezonundan itibaren ligden çekilmiş.
Peki ya sonra?.. Sonrası yok! Bu arada pek çok özel ve kamu şirketi ve belediye kulübü faaliyete çok kaliteli hentbol takımları kurdu ve hiç de fena olmayan bir hentbol ligi var. Beşiktaş’ın maçlarını izlerken, biraz kıskançlık biraz da imrenme duyuyor insan!
İşte bunun sebebine, ‘kulüp gibi kulüp’lerin taraftarlarının beklenti eşiği denir! Değil mi ki birileri de çıkıp, “Böyle dertleneceğine Eurolig şampiyonluğunun tadını çıkar be kardeşim” der tabii… Ama dediğim gibi beklentimiz çok yüksek; sonuçta koskoca Cumhuriyet’in mazisi belli!..