Sevginin emek olduğunu da idrak edemezler

Geçenlerde bizim gazetede ayrı evde ya da aynı evde yaşamak gibi bir konuya değinildi. Ben de bu konuya kedisel bir açıdan yaklaşmak istiyorum. Yani bizim dünyamızdan. Biz aynı evin içinde ayrı evi kurmayı başarabilen bir canlı türüyüz. Üstelik adımız özgür ruhlu olarak çıkmış bir kere. Başımıza buyruğuz ya, bu yüzden, kedi yalnız kalmak ister ya da kalabilir diye düşünürler. Onun için “köpek yerine kedi al” diye bilmiş bilmiş tavsiye ederler arkadaş sofralarında. Yalnız kalmamak için evine kedi alanların arasında bunu bencilce bir sevgiyle yapanları izninizle tırmıklamak istiyorum. Hani, sadece “benim de var,” demek için alanları. İnstagram’a birkaç fotoğraf koyup çekici olacak, hayvan sever pardon kedi sever ( kendimizi ayrı sınıfta tutuyorum ) olacak ya. Sevginin emek olduğunu da idrak edemezler. Neymiş, o gelince biz, ayaklarına mırıl mırıl dokunacağız. Onu evde bekleyen bir canlı olacağız. Ama o, canı istediğinde çekip gidecek. O zaman da duvarlara bakacağız. Biz kediler nam salmışız, yalnızlığı sever, asi yanımızla ahkam keser, kafamızın dikine gideriz de…. Ama size itiraf edeyim, yalnızlığa biz de, hiç ama hiç katlanamayız. Uzun süre bir yerlere gidip de, bir arkadaşa anahtar bırakıp, mama su verip, kum temizlemekle kedi baktığına inananları gerçekten tırmıklamak istiyorum. Bir kedi sanıldığı gibi, evde uzun süre yalnız kalamaz. Sorarım size, nasıl tahammül edelim biz de günlerce sürecek bir yalnızlığa. Kalacak, evde birisi bizimle kalacak. Bir nefes, bir ses olacak.
Bir nefes, bir ses olacak
Bak, bizimki hiç öyle değildir. Biz evde iki kediyiz. Bir de Leyla’mız var. Bizimki, canım benim, ikimizin de ayrı ayrı nazını çeker. Geçenlerde, İnsanlık hali, canı sıkkın geldi eve, unuttu kumumu temizlemeyi, gitmedim, yapmadım, tuttum kakamı. Sonra bir diktim gözlerimi, gittim yanına, mırladım. Ay bir önümde kapanıp ağlamadığı kaldı, ne özürler diledi. Sonra ben Leyla’ya olan aşırı ilgiye de katlanamam. Bir bahane bulur, kavga çıkarırım Leyla’yla. Ona ilgi gösterene de pati atarım.,
Pandemide bir evin içine sığamadı iki kalp
Leyla ve ben, biz aynı evin içinde ayrı ayrı takılırız, takılmayı da başarırız. Ben bahçeye açılan kapının önünde, camdan dışarıdaki kedilere göz kırparken, Leyla da koltuğun üstünde yan gelip yatar. Ama siz insanlar, işte bunu başaramıyorsunuz. Boğuyorsunuz birbirinizi. Hele bu pandemi sürecinde, ne evler ne odalar yetti. Yürek daralınca, evin ne kadar büyük olursa olsun, yetmedi yetemedi. Bizim evde de bahçe var, ama sokak kedileri gelecek diye hep kapalı. Ben dışarı çıkacağım diye o kapıyı bir milim açıp, hemen kapatıyorlar. Çok gülüyorum bizimkine, nasıl bir telaş anlatamam. Ne diyordum, pandemide, bir evin içine sığamadı iki kalp. Çünkü başaramıyorsunuz. Değil mi ki siz insanlar, durup dururken, size hiç zarar vermeyen bir hayvanı öldürmekten zevk alıp, bunu da doğanın dengesini korumak adına olduğunu iddia edip, “avcılık” diyorsunuz ya. Birbirinizi de ilişkilerinizde aynen böyle öldürüyorsunuz işte. Hayır, ayrı evde otursanız ne olacak. Cep telefonuyla tasmayı takmışsınız zaten birbirinize.
Cep telefonuyla tasmayı takmışsınız birbirinize
Çevrim içi, çevrim dışı, kapsama alanı, mesajı okudu, okumadı, ayrı evde de bunlarla boğuşuyorsunuz. Aynı evin içinde farklı odalarda bir şey yapsanız, bu sefer de, ilişkimize ne oluyor, heyecan bitti mi diye kaygılanırsınız. Mesela bizimki, evin içinde bir ileri bir geri gittiğinde, ben anlarım, bu bir arkadaşına ulaşamadı yine diye. Ulaşamazsa merak eder, kaygılanır. Ben ona, bir türlü öğretemedim, her yerde kafasının dikine gider de, sevince, ah işte sevince… Bir türlü öğretemedim ona.
Eflatun