Sizin kırmızı çizginiz nedir ? Hani o çizgiyi geçince savaş ilan edebileceğiniz yer. İşte geçen gün bizim evin “minik” Puta’sına pata küte girişince ne oldu biliyor musunuz? Yoo, Ahh yazık dediğinizi duyar gibiyim. Hele bir de aranızda Puta’nın o sevimliliğine kananlar varsa, bana epey kızabilirler. O minik, o ufacık yanaklara, sağlı sollu pençelerimle saldırdım. Bak, yine o zilliye acıyan sesinizi duyuyorum.
Bu Puta sen gel benim masanın üstüne zıpla, benim mama tabağımdan yemeye cesaret et. Ya ben zamanında parmesan, sucuk yemiş, ağzının tadını çok iyi bilen kedi gurmesi ben, haksız mıyım?
Minicikmiş, sevimliymiş hiç düşünmeden masanın üstünde evire çevire patakladım. Bakın sözcükleri yumuşatıyorum, patakladım diyorum. Sonuçta bizim dünyamız bu, yemek hassas bir konu.
Sizin dünyanızda iki karış toprak uğruna çıkan savaşlar bizim dünyamızda iki lokma için çıkar. Dünya zaten bizim. Topraklar da bizim.
Konuyu dağıtmayayım
Bizimki Puta için üzüldü tabii. Hemen eli telefona gitti, arkadaşlarına dert yandı. Daha dün yaşam savaşı veren Puta, ne olduğunu anlamadı. Eee öğrenecek, dayağı yiye yiye güçlenecek. Evet ya, ona iyilik yaptım aslında. Ama herkes bunu böyle düşünmedi. Yok Eflatun, kötü kedi, ah zavallı Puta oldu. Ama beni kim anladı biliyor musunuz? Uzun…
Evet, yanlış duymadınız. Uzun tüm ciddiyetiyle, umursamaz gözüken yükselen ses tonuyla “mama tabağı ya, o, Eflatun’un kırmızı çizgisi. Ona dokununca Ukrayna’da Putin olur Eflatun. Putin kimdir nedir, bilmem. Nihayetinde bir kediyim ben. Ama o masada ne duydum biliyor musunuz? Uzun, bana hayvan ya da bu değil, Eflatun dedi. Uzun beni gördü, beni anladı.
Konu benim kırmızı çizgiler olunca bizimki, küsmüş çocuk edasıyla “hadi canım , onun kırmızı çizgisi benim ayak ucum. Orada yatar. Kaç gündür almıyorum odaya, hiç de Putin olmadı.”
Uzun, “ahh be canım, sen tedarik zincirinin son halkasısın,” derken gözünde o alaycı ifadeyle bana yakalanıyor. Bir tanesi de meraklı, neymiş kırmızı çizgiler diye sormaya devam ediyor. Tahammül mü? Sınır mı? Neden kırmızı?
Birden gözümde canlanan manzara, bana kedi kumu, mama taşıyan, veterinere götüren, yıllardır bana emek veren bizimki. Elbette bizimki bana kıyamıyor, kızıyor ama nasıl? O en şefkatli ses tonuyla, “Eflatun yapma ama,” diyor, gülüyorum içimden. Bizim ilişkimiz bambaşka diyerek bakıyorum gözlerinin içine, kayboluyorum o mavilikte.
“Uzun, Uzun Puta’yı yatırdığım gibi, seni de yatırırım şu masanın üstüne, hani Putin’i anlamadım da, zincirin son halkası değil bizim ilişkimiz. Ama sen beni iyice fırsatçı yaptın. Oysa ben kendi yöntemleriyle seviyorum bizimkini. O herkes gibi sevilmeyi de, herkes gibi ilişkiyi de sevmez. Ben bilirim onun kırmızı çizgilerini.”
Benimkiler mi, galiba kişiye göre değişiyor. Puta için mama tabağı, ama senin için bizimkiyle olan ilişki, işte oraya hiç dokunma Uzun. Bunu daha önce de yazmıştım. Ya o, ya ben demiştin ya. İstersen o alanlara girme hiç.
Sahi, şu Kedi Eflatun’un sözüne kulak verin. Kırmızı çizgilerinize sahip çıkın. Kimse girmesin, dokunmasın ve gerekirse tepkinizi gösterin. Evet, benim Puta’ya yaptığım şekilde topaç gibi çevirmeyin ama unutmayın, kırmızı çizgiler çok önemli.