“Ben de askerlik yaptım ve benim de askerlik anılarım var,”
“Ben de askerlik yaptım ve benim de askerlik anılarım var,” dersem sakın şaşırmayın. Bazen yazı yerine sadece fotoğraflar konuşur. Eski fotoğraflarımı karıştırırken karşıma çıkan askerlik fotoğraflarım, pandeminin şu karamsar günlerinde, beni yıllar öncesine götürdü.
İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminin ardından savaş ve kıtlık korkusunun yaşandığı yıllar. Ben o yıllarda Kandilli Kız Lisesi’nde okuyordum. Yatılı okulda tek amacım derslerimde başarılı olmaktı. Babam Silifke’de çiftçi olduğu için topraklarımızda yetişen ürünü annemin komşulara dağıttığını hatırlıyorum. Annem için komşu hakkı her zaman çok önemliydi. Özellikle ekmeğin karneyle verildiği dönemlerde, tarladan gelen buğdayda komşu hakkını hep gözetirdi annem. Yine o yıllarda kahve tiryakisi olan babamın, kahve bulunmadığı içim Toroslarda yetişen kenger dikeninin kavrulmasıyla yapılan Kenger kahvesinden içtiğini anımsıyorum.
Hala güzelliğini heybetini koruyan okulumuzda Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerine karşı Kuleli kapımız hep kilitliydi.:))
Ve savaş sonrasının zor yıllarında, sadece ders çalışarak günlerimi geçirirken, o yıllara dair anılarım en çok Kandilli’nin güzelliğinde saklı. Yemekten hemen sonra kalkan vapura yetişmek için Kandilli’den iskeleye doğru koşardık. Hala güzelliğini heybetini koruyan okulumuzda Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerine karşı Kuleli kapımız hep kilitliydi.:)) İşte savaş dönemi sonrası yıl 1948. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ikinci sınıf öğrencisiyim. Kandilli Kız Lisesi’nde okurken her hafta sonu evine gittiğim Ömer dayımın eşi İlhan yengem için siyah beyaz bir fotoğraf imzalamışım. Üzerinde “Biricik yengeciğime asker yeğeninin hatırası” diye yazıp, imza atmışım. Evet, ne yazık ki, bugün nasıl oldu, neden oldu sorusunun tam yanıtını bulamadığım, seferberlik nedeniyle, biz kız öğrencileri askere almışlardı.
45 güne sığan askerlik, bilinen askerliğin aksine bizim için unutulmaz günlerdi
45 güne sığan askerlik, bilinen askerliğin aksine bizim için unutulmaz günlerdi. Ben askerliğimi Yeşilköy’de yaptım. Bugün hala görüştüğüm sınıf arkadaşım Nezahat Parman da askerliğini Gümüşsuyu Askeri Hastane’ de yaptı. Sadece Tıp Fakültesi değil, diğer fakültelerden de kızlar askere alındı. Askerlik hizmetini askeri hastanede yapanlar, iğne yapmayı da askerlere serum fizyolojiği enjekte ederek öğrenmişler. Bizim askerliğimiz çok daha ilginçti. Üniformalarımızı giyip, uygun adım marş sert adımlarla yürüdüğümüzü anımsıyorum. Asker selamı verirdik. Yatılı değildi. Öğle yemeklerini orada karavanadan yiyorduk. Askerler yemek servisi yapardı. Çok güzel günlerdi. Yüzbaşımız Mümin Orhon Bey çok kibar bir insandı. Benim memleketim Silifke’dendi. Marşlar söyleyerek, egzersiz yaparak geçirdiğimiz 45 günün nasıl geçtiğini hiç anlamadık… Elimizde sadece bu fotoğraflar kaldı. O sene üniversitede okuyan kız öğrencilerin askere alındığı ilk ve son yıldı sanırım. Ne yazık ki, araştırmalarıma rağmen, bu döneme dair bir kayıt bulamadım.
Biz, 1953 Mezunlarının anlatacak askerlik anıları da var. Mezuniyet yılımızın İstanbul Fethinin 500. Yılına rastlaması ve mezunlarımızdan iki sağlık bakanı arkadaşımız da var. 1978-79 yıllarında Sağlık Bakanı olan Dr.Mete Tan ve son sınıfta askeri öğrenci olduğu için bizden ayrılarak Ankara Tıp Fakültesi’ne giden Prof. Dr. Kaya Kılıç Turgay.
Yıllar geçti. Elimde kalan bu askerlik üniformasıyla çekilmiş fotoğraflarım tarihin kısa bir dönemine ışık tutar sanırım.