Üreten biziz, yöneten de biz olalım

Aslında öyle bir toplum olsak ki yöneten ve yönetilen olmasa… Ancak hayatın akışında işten eğitime, mahalleden ülkeye toplum örgütlenmesinde bir yönetenler tayfası var. İşleri organize eden birilerine gereksinim duyuluyor netekim. Sivil toplumdan resmi topluma, aileden ülkeye pek çok kesiminde yöneticiler var. Madem ki yöneticiler var o zaman kadınlar da yönetebilmeli değil mi…
Yönetmek denildiğinde hemen akla gelen seçilme hakkından söz etmiyorum. Evet çok çok önemli tabi ki seçilmek hakkı… Ama hayat sadece bundan ibaret değil. Madem ki kadınlar hayatın her alanında, o zaman her alanda yönetmeli kadın… Örneğin evde, örneğin işte, örneğin faaliyet yürüttüğü sivil toplum örgütünde örneğin iş yerinde ve akla gelebilecek her yerde…

90 yıllık hak

Türkiye’de kadınlar, 1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile yerel ve genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkına sahip olmaya başladı.
1930 yılında Belediye Kanunu’nda yapılan yasal düzenlemeyle belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına kavuştu ve kısa sürede çok sayıda kadın belediye meclislerine girdi.
1933 yılına gelindiğinde de Köy Kanunu’nda yapılan değişiklikle kadınlar artık muhtar ve heyetlerine seçme ve seçilme hakkına da sahip oldu. Ve aynı yıl ilk kadın muhtar Aydın’da seçildi.
Bütün bunlarda elbette Kadınlar Halk Fırkası’nı kuran Nezihe Muhiddin ve arkadaşlarının 1800’lerin ikinci yarısından itibaren başlattıkları mücadelelerin, kurulan derneklerin ve çıkarılan derneklerin büyük katkısı oldu. Ancak günümüzde de bu kazanımları korumak ve geliştirmek adına çabalar devam ediyor. Hatta temsili demokrasi yıllarının başladığı 1935 yılında kadın milletvekili sayısıyla dünyada ikinci sırada yer aldı Türkiye… 395 vekilin 18’i kadındı ve bu da yüzde 4.6’lık bir oranla dünyada ikinci sıraya karşılık geliyordu. 90 yıllık mücadelenin ardından halihazırda meclisteki 600 milletvekilinin sadece 102’si, yani yüzde 17’si kadınlardan oluşuyor ve bu oranla Türkiye dünyada 118.sırada yer alıyor. İsviçre’de ise bu oran yüzde 42.Yani övündüğümüz erken elde ettiğimiz seçilme hakkının pek de hakkını verememişiz ne yazık ki..

Dernek var

Seçimlerde kadın ayaların çıkmasını desteklemek amacıyla faaliyet yürüten Kadın Adayları Destekleme Derneği KA-DER’in ciddi cabası söz konusu. Bugün eşit temsil için mücadele ediyor kadınlar. Bir ülkede gerçek demokrasinin var olup olmadığına bakmak için kadınların siyasal mekanizmalardaki varlığı önemli bir referans noktası. Ama siyasal yaşamda var olmak yetmez.
Ekonomik yaşamda da mutlaka ve mutlaka olması gerekir kadınların. Zaten ürettikleri alanda söz sahibi de olmalılar. Tıpkı yıllardır atılan slogan gibi; madem ki üreten kadınlar yöneten de kadınlar olmalı…
Ekonomide önemli bir gelişme olarak 2007 yılında Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle; hane içinde kadınlar tarafından üretilen ürünlerin, düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması sonucu kadınların elde ettikleri gelirlerin, vergiden muaf tutulması esası kabul edildi. Bu kadınlara ekonomik alanda önemli bir katkı sağladı.
İş yasaları ile sağlanan eşit işe eşit ücret yanı sıra, cinsiyet eşitliği ilkesi ile de çalışan işlerde eğitim ve deneyim eşitliğinin yöneticiliğe giden yolları açması sağlandı. Ancak teorik olarak.

Camdan tavanları yıkın

Kadınların ailelerinden, toplumsal geleneklere değer yargılarından siyasetteki eril duruma kadar her adımda tüm yasal düzenlemeler karşın dezavantajlı olduklarını biliyoruz. Aynı eğitimi almış aynı koşullarda çalışan iki bireyden erkek olanı kariyer basamaklarını hızla tırmanırken kadın olanı görmediği duvarlara, tavanlara çarpıp duruyor. Bütün bunların çözülmesi için sosyal ve siyasal yaşamda erkek egemenliğine karşı kadın-erkek eşitlik bilincinin yükseltilmesi şart. Bunun için kapsamlı bir toplumsal dönüşüm sürecinin yaşama geçirilmesi gerekiyor adım adım… Zira kadınların güçlenmesi, haklarını kullanmasından ve yeni haklar kazanmasından geçiyor.

Deniz Yiğit

Paylaş

Son Yazılanlar

Gastronominin Kalbi Antalya’da Attı

Her yıl olduğu gibi bu yıl da FoodFest Antalya Uluslararası Gastronomi Festivali’nde moderatör olarak yer almak, benim için büyük bir keyifti. Üç gün boyunca Karaalioğlu

Emlakta ceza sistemi vatandaşı yordu

Serbest piyasa ekonomisi, ‘Malımı istediğime istediğim fiyata satarım’ devri kapandı. Bakanlık yüz binlerce tapulu ev için yazı göndermeye başladı. Maliye, mülkünü yakın zamanda satan mülk

Olmayacak dua, 1.5°C’lik sıcaklık artışı

Dünya 3.1°C’lik ısınmaya doğru hızla ilerlerken, şirket yöneticileri iklim hedeflerinin doğrulanması için, işletmelerinin 1.5°C’lik bir hedefle uyumlu olduğunu göstermeleri gerektiğini fark ettiler. Ancak bu farkındalık

Akdeniz kıyısında saklı miras Lazkiye

Güney Komşumuz Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki önemli şehri Lazkiye Son günlerde adını sıklıkla duyuyorsunuz. Şimdiye kadar hep olumlu güzel sıfatlarla anıyorduk komşumuz Suriye ‘yi. Çok kültürlü,

Geleceğin Mutfağı Geçmişimizden Geliyor

Bugünlerde küresel ölçekte derinleşen ekonomik dalgalanmalar, ekolojik dengesizlikler ve tarımsal üretimdeki zorluklar, hepimizi derinden etkiliyor. İklim krizinin tetiklediği beklenmedik hava olayları, gıda üretimini sekteye uğratırken,

Mayıs Salıncağında Uçmak

Pencereden başımı çıkarıp içime çektiğim derin soluğun, gözümü kapatınca tenime dokunan havanın, seslerin, bulutların, birbirinin gölgesinde gezinen yaprakların kendi halleri içinde, olanca endamlarıyla kendimi iyi

Girit’ten Side’ye dostluk festivali

Kasım ayındaydık telefonum çaldı. Manavgat belediyesinden aramışlardı. Side‘de ilkbaharda bir festival yapalım ne dersiniz? diye sordular. ‘Nasıl bir festival olsun?’ diye sorduğumda bana, 1870 yıllarından,

Enginarın Bereketi, Gastronomi Şöleni

Geçtiğimiz hafta Ege’nin incisi Urla, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi sadece bir ilçe festivalinin çok ötesine geçen bir gastronomi şölenine ev sahipliği yaptı. 24-27 Nisan tarihleri

Mevsimin Tadı Yarının Umudu

Günümüzde sürdürülebilirlik kavramı, çevresel dengeyi koruma ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma amacıyla her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır. Bu bağlamda, geleneksel tarım

Gastronomi ve Mitolojik Öyküler

İlkbaharla beraber doğanın bu masalsı dönüşümünü, ağaçların yeşermesini, çiçeklerin açmasını, mevsimin tatlarını, lezzetlerini ve mis kokulu ilkbahar günlerini hep beraber yaşıyor ve kutluyoruz. Masalarımız taptaze