Gittiğim her yeri yazmak, anlatmak isterim. Duygularımı ifade etmek için sözcüklerim öyle ya da böyle yeter. Tunceli’den geldiğim günden beri, duygularımı anlatacak sözcük bulamıyorum. Sadece Tunceli bir başka diyorum. Ama başka yetersiz kalıyor. Yanına bir sözcük daha ekleyemiyorum.
Yazamadım Tunceli’yi
Çünkü bir gezi yazısı olamazdı, başka bir şeyler yazılmalıydı. Başka, başka. Munzur’dan avucuma doldurup içtiğim buz gibi suyu, dağları, efsaneleri, yediklerimi, içtiklerimi anlatsam, olurdu belki bir gezi yazısı. Ama benim duygularım başka bir yerde kalmıştı.
Nasıl kalmasın? O coğrafyanın bir gerçeği vardı. Yıllardır “ Tunceli’inin Ovacık ilçesinde teröristlerle …”diye başlayan haberlerde, belki televizyonun sesini kıstım, belki masaya bir tabak daha koydum. Şimdi gel de anlat Tunceli’yi.
Komünist Başkan olarak adını duyuran, dayanışmanın, üretimin, birliğin en güzel örneğini veren o dönemin Ovacık Belediye Başkanı, bugünün Tunceli Belediye Başkanı Maçoğlu’nun bu turizm akımında katkısı elbette büyük.
Bu coğrafyanın insanlarını anlatabilsem
Anlatabilsem o coğrafyanın insanlarını, Dersimlileri , onların kitaplarla dolu dünyasını, kadim kültürün verdiği gücü, hayata karşı dik duruşlarını, kardeşliği, birliği… Ben bunları düşünürken kaldığımız otelin önünde ayaküstü sohbet ettiğim artık İzmir’de yaşayan ve memleketini ziyarete gelen bir Tuncelilinin anısı oldu benim için Tunceli.
“Bir otobüsteyim, muavinden herkes su istiyor, yaşlı birisi ısrarla istiyor, muavin duymazlıktan geliyor, en sonunda dayanamadım. “kardeşim versen suyu,” dedim. Otobüsten birisi yanıma geldi, “siz Tuncelili misiniz? “ diye sordu, “evet,” dedim, doğru tahmin etmişti. “çünkü biz haksızlığa gelemeyiz.” Modacı olduğunu öğrendiğim bu kişi, Tunceli için şu tanımlamayı yaptı. “Türkiye büyük bir kumaş parçasıysa, Tunceli bu kumaşın üstünde bir yama.”
Tunceli gerçekten bir yama mı?
Evet, Tunceli gerçekten bir yama. Neden mi? Kadına şiddet yok. Üstelik Belediye işçilerinden biri ola ki, kadına ola ki şiddet gösterdi, maaşı kesiliyor kadına veriliyor. Bebek ölümleri yok. Çocuk gelinler yok. Okuma yazma oranı yüzde 95’in üzerinde.3 kitabevi, başta altmış yıldır hizmet veren Özgür Dersim Gazetesi olmak üzere 3 yerel gazete var.
Dağ taş kitap dolu bir yer Tunceli. Benim için sözcüklerle başladı, çünkü kaldığım otele gelir gelmez, filozofların, edebiyatçıların sözleri karşıladı ve kitaplarla devam etti. Dersim Kitabevi’nin o minik mekânında sohbet eden gençler, Munzur Baba’ya çıra yakarak adak adamaya gidenler, yol üzerinde dağın başında, derme çatma bir kulübeden kitapçı, Ovacık’ta Küba Bar’da cafenin iki ayrı yerinde, otelimiz Grand Şaroğlu’nda kitaplık.
Askari kışladan müzeye dönüştürülen Tunceli Müzesi, iki binden fazla eserle, bir tarihe, bir kültüre ışık tutarken, yaklaşık iki binden fazla eseriyle Avrupa “Müzeler Oscarı”nı almak için finale kaldığı günlerde, kentin merkezinde geçmişi anlatacak bir yaşlı gibi duruyor. Tunceli Müzesi, bölgeyi, tarihi anlamanın ilk durağı.
Aklımda sözcükler kaldı Tunceli’den ve damağımda Ovacık Küba Bar şef Deniz Yerlikaya’nın gulik, kenger, ballı baba gibi dağlardan toplanan otlarla yaptığı nefis yemekler.
Tunceli bir yama, Tunceli bir başka.
Mine Türkili