Seyirci kalıyorsan esas sen uyutulmuşsun!

 

Ben de onlardan biri olabilirdim.  Çünkü geldiğim yer sokaklar. Bu hikayemi size bundan sonraki yazımda anlatacağım. Evet, sokakta yaşayan tüm canlılara, insanlara, hayvanlara sesleniyorum. Sokaklar kötüdür. Sokaklar soğuktur. Sokak ölüm ile yaşam arasında ince bir çizgide olmaktır. Diken üstünde yaşamaktır. Sessizliktir. Acıdır. Sokak savaşmaktır.

Karara 2 gün kala

Oysa biz hepimiz bu dünyada gözlerimizi bin bir renkle, bin bir güzellikle açtık. Sınırlar çizilmemişti. Henüz binaların, teknolojinin olmadığı, doğanın sularından içtiğimiz, mis gibi bir havayı soluduğumuz bir dünyayı insan ve hayvan birlikte paylaşmaya başladık. Sonra siz o aklınızla harikalar yarattınız, ha sahi bizi de epey kullandınız, üstümüze bindiniz, etimizi yediniz, derimizle ısındınız… daha saymama gerek yok. Sonra da katliamlarınız başladı.

Gücünüz doğanın sessizliğine yetti, onu yok ettiniz. Tabii o da elindekilerini kullandı, sel, deprem, tsunami… ve siz kendinizi belki de bir tek o zaman çaresiz  hissettiniz. Kayıplar yaşadınız. Yas tuttunuz. Sonra yola devam dediniz. Şimdi kalkmışsınız aynı bir deprem gibi, sokaklarımızdan defolup gidin, güzel bir uykuyla öldüreceğiz sizi diyorsunuz.

Ne yani, ben bizimkinin evinde, olan biteni dışarıdan mı izleyeceğim? Bakın Puta’nın yaşam hikâyesine, tesadüfen bizimkinin avuçlarına düştü, yaşam savaşı verdi ve bir can olarak aramızda.

Sokakta binlerce hikâye var. Yolun kenarına konmuş mama, su kaplarına bakın. Onlar insanlığı, insan olmayı anlatır. Sokakların esnafı bizi sever, korur kollar, besler. Tıpkı o şiir gibi, sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi. Ama bu zihniyet, bu yasa tasarısı, artık ciğercinin kedisine de göz dikti.

Bir zamanlar X hesabımda yazardım.

Cafeleri biz güzelleştiririz

Hatta bir mağazaya girmeyi başaranlarımız. Tüylü bir kazağın üstüne yumoş yumoş yerleşir. O kazağa insan olmanın güzelliğini kedi sıcaklığıyla bırakır. Ya bu topraklara gelen turistler, İstanbul’un kedileri diyor, takvimler, kitaplar, belgeseller İstanbul’un kedilerini anlatıyor.  Siz sonra bu İstanbul’da mı savaşa karşı yürüyüşler, barış söylemleri, sevgi çalışmaları mı yapacaksınız. Sonra vitrinlerde kedi sembolleri, kedili kolyeler, köpekli t-shirtler, takvimler… Onları mı birbirinize hediye edeceksiniz?

Güldürmeyin beni, bir katliama daha tanık olmasın bu şehir. Bedeli çok ağır olur. Bedel derken vicdanınıza yerleşecek bir bedel değil, sözünü ettiğim. Ben gitmedim ama Uzun’un anlattıklarından biliyorum, Paris metrosunun içi farelerle doluymuş.

Kedilerin, köpeklerin azaldığı kentlere fareler, yılanlar, böcekler gelir. Doğanın dengesini bozarsınız. Farelerle baş edemezsiniz. Bu İstanbul’a fare ağır gelir. Fare pislikten, lağımdan gelir. Mutlaka vardır, onun doğada bir yeri de. Biraz ürkütücü geldi mi size? Bizim yerimizi fareler alır.

Doğanın dengesini teknoloji yeteri kadar bozdu. Kuşları yok ettiniz, gürültü kirliliğiyle, gökdelenlerinizle. Gerçekten deldiniz göğü. Kuşlar gitti, böcekler bayram etti. Sonra siz tarım ilaçlarıyla kendinizi zehirlemeye başladınız. Ben kimim ki, bir kedi Eflatun, belli bir makama gelmiş insanlardan daha mı iyi bileceğim. Ama doğayı biz dört ayaklılar sizden çok daha iyi tanıyoruz. Bizim yuvamız doğa.

Bu topraklarda bir sürü insan bize yüreğini açmış. Biliyorum, benim sokakta yaşayan dostlarım için mücadele ediyorlar. Bizim gazetemizde de yazılıyor. Tamam, sen evdeki kedini, köpeğini sev okşa, sokaktakilerin  “uyutulmasına” seyirci kal. Asıl siz, buna seyirci kalanlar, derin bir uykudasınız.

Bu pis havayı solurken, bu katliama seyirci kalırken, bu dünyada kaldığınız sürece, sizin uykunuz bizden çok daha ağır olur. Ve eğer bu yasa geçerse, yok edin kedi, köpek kullandığınız tüm objeleri. Ve unutmayın ki, bu süreçten sonra benim acım hiç dinmez, bizimkinin ve onun gibi düşünenlerin de acısı hiç dinmez. İki gün kala…

Eflatun

Paylaş

Son Yazılanlar

Trump 2.0 kazandı, dünyada ne olacak?

Borsa İstanbul haftanın ilk iş günü 10 bin puan üzerinde kapanış yaptı. Altın, haftaya yatay başladı, ons 2700 dolar seviyelerinde, gram altında ise 3100 TL

Türk Gastronomisinin Altın Kaşıkları

Mutfak Dostları Derneği’nin 2018’de onur ödülü vererek başlattığı Altın Kaşık Gastronomi Ödülleri bu yıl çok önemli bir kategoriyi de Yılın Servis ödülü başlığı altında değerlendirmelerine

Kadın emeğinin gastronomiye yansıması

Senelerdir severek yaptığım iş gastronomi yazarlığı ve bunun gibi yeme içmeye, damak tadına ilişkin konulardaki  etkinlikler. Resmi bir tanımı yok, verilmiş unvan da  değil. Sadece 

Gastronominin evrensel gücü

Altın Kaşık Ödülleriyle Mutfak Dostları Derneği’nin ödüllendirdiği yaratıcılık, FSUMMIT 2025’in vizyonuyla sektöre kazandırdığı yenilikler ve Husin belgeselindeki derinlemesine hikâye, gastronominin sınırları aşan gücünü gözler önüne

Prada dertsiz başına dert mi arıyor?

Tasarımlarından marka kimliğine, müşteri portföyünden sattığı hayallere kadar birbirinden çok farklı iki marka hakkında bir söylenti dolaşıyor lüks moda sektöründe… İtalyan moda devi Prada’nın, Capri

Sofralarımızın Ortak Dili

Yemek sadece fiziksel bir gereksinim değil; kültürel kimliğimizi şekillendiren, tarihimizin sessiz tanıklığını yapan ve insanlar arasındaki bağları güçlendiren evrensel bir unsurdur. Her ülkenin, her yörenin