Ege Denizi’nde ürkütücü hareketlilik Yunanlar kadar bizi de geriyor. Zira tam anlaşılamayan ve farklı yorumlara yol açan bu sismik hareketlilik ve volkanik etkinliğe ilişkin veriler, tarihsel kayıtlardaki korkunç bir felaketi hatırlatıyor. ‘Thera Patlaması’ denen o büyük afeti…
Thera mı, Kolumbo mu patlayacak?
Yoksa büyük bir deprem mi olacak?
Hal böyle olunca, tabii ki başta astrologlara ve komplo teorisyenlerine de gün doğuyor. Bu da yetmezmiş gibi, sosyal medyada yapay zekayla geliştirilmiş görüntüler yayınlanıyor, saçma olduğu kadar panik yaratmaya yönelik paylaşımlar gırla gidiyor.
Bir örnek vereyim, Instagram’da bir sayfada, Santorini’nin lavlar altında kaldığı görüntüler eşliğinde, “Santorini’de volkan patladı, Yunan hükumeti gizliyor” benzeri paylaşımlara denk geldim. Bu çağın ruhu ahmaklığı körüklediği için buna inananların çıkacağına eminim!
“PANİĞE GEREK YOK, AMA ENDİŞE ETMEKTE FAYDA VAR!
Gerçekten de Santorini ve çevresinde yaşanan jeolojik olaylar oldukça endişe verici… Ancak, dünyanın sonu benzeri senaryolar yazacak kadar da değil! Oxford Üniversitesi’nde bir volkanolog olan David Pyle, “Bu tekrarlayan deprem dizisinin neden olduğunu anlamıyorum. Gerçek bir bulmaca” diyor National Geographic’te.
Woods Hole Oşinografi Enstitüsü’nden jeofizikçi Jonas Preine’e göre ise şimdilik panik yapmak için bir neden yok, ancak endişelenmek için kesinlikle sebepler var!
Bilim insanlarının bir bölümü, Santorini’nin kısmen su altında kalmış ve hâlâ aktif bir volkanik ada olmasına rağmen, bu depremlerin nedeninin volkanik olmaktan çok uzak olduğu yönünde görüş belirtiyor. Tahmin edilmesi zor, tuhaf bir tektonik süreçle ilişkili gibi göründüğünü ileri sürüyorlar.
Öngörüleri ise açıkçası oldukça muğlak: Bu süreç hızla sona erebilir veya tehlikeli bir şekilde tırmanabilir!
THERA’NIN GAZABI BİR BAŞKA, AMA KOLUMBO DA UNUTULMAMALI!..
Ege Denizi depremlere ve patlamalara yabancı değil. Yunanistan’ın güneyinde ve batısında derin bir çukur var. Orada eski bir okyanus kabuğu parçası alttaki manto tarafından yutuluyor. Bu iniş sakin değil, kaotik ve yukarıdaki kabuktaki devam eden stres Yunanistan’ı birçok yönden baskılıyor.
Bu tektonik karmaşa, ağ gibi öbeklenmiş fay zonlarının ve hem suyun altında hem de üstünde sayısız volkanın oluşumuna yol açmış. Bu tehlikelerin farkında olan bilim insanları, bölgeyi yakından takip ediyor.
Santorini, batık merkezinde yuvalanmış iki küçük volkanik ada bulunan dev bir magmatik kazan… Bu oluşumun 650 bin yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişi var.
M.Ö. 1560’ta Minos uygarlığına büyük bir darbe vuran büyük bir patlama burada meydana gelmiş. Kiklad Adaları’ndan Girit’e, Anadolu’nun Ege kıyılarından Mısır’a kadar büyük bir bölgede tsunamilere ve yıkıma neden olmuş. Rivayet o ki, Musa’nın Kızıldeniz’ı yarma hikâyesi, bu patlamanın ardından gerçekleşen tsunaminin, önce denizin çekilmesi ardından geri gelmesiyle bağlantılı…
M.S. 726’da bir kez daha patlamış Thera, bir önceki kadar korkunç olmasa da büyük bir felakete sebep olmuş. 1950’de mütevazı bir patlamayla son kez kendini hatırlatmış bu volkan. Hâlâ aktif bir volkanik sistem ve Ege Denizi’nde tek değil… Hemen yanı başında Kolumbo adlı bir denizaltı volkanı bulunuyor ve kıpır kıpır!
Kolumbo da 1650’de patlayarak bir dizi tsunami ve zehirli gazlardan oluşan ölümcül bir bulut ortaya çıkarmış.
ATİPİK SİSMİK HAREKETLİLİK
Yakın zamanda manşetlere çıkan mevcut sismik fırtına bir süredir devam ediyor. Geçen yılın sonlarına doğru sismik hareketlilik başladı, o kadar da önemsenmedi. Ocak ayının sonunda, bu depremlerin gücünde ve sıklığında büyük bir artış oldu; bugüne geldiğimizde orta ve küçük şiddetli sarsıntıların sayısı 2 binin üzerine çıktı.
Depremler sadece tek bir yerde olmuyor. Santorini’nide başladı, ancak sismik odak noktası kyıdan açıklara doğru yayıldı. Depremlerin örüntüsü de klasik bir deprem dizisine benzemiyor. Genellikle, bir fay kırılır ve en güçlü depremini üretir, ardından giderek zayıflayan bir dizi artçı şok izler. Ancak Santorini ile Amorgos arasında yayılan bu depremsellitkte belirgin bir ana şok yok.
Bunun yerine bölge, benzer büyüklükteki bir ‘deprem sürüsü’ ile sarsılıyor. Son günlerde bu depremlerin bazıları 5 büyüklüğünün üzerinde…
Bu atipik sismik hareketlilik ‘deprem sürüsü’ olarak adlandırılıyor. Dünyanın farklı bölgelerinde gerçekleşiyor, ancak herbiri kendine özgü. İzlanda’nın Reykjanes Yarımadası’ndaki depremsellik magmanın akışıyla ilişkiliydi ve birkaç volkanik patlamayla sonuçlandı. Ancak ABD’de Yellowstone Milli Parkı’nın altındaki sarsıntılar bir patlamayla sonuçlanmadı.
KİKLADLAR’DAN ONİKİ ADALAR’A
Bu özet bilgileri geçtikten sonra, şimdi pazartesi günü kamuoyuyla paylaşılan Jeoloji Mühendisleri Odası’nın raporundaki bilgileri paylaşmakta fayda var.
Ege bölgesi karmaşık ve henüz gelişimini tamamlamamış bir jeolojik yapıya sahip. Girit Adası’nın güneyindeki Güney Ege dalma-batma zonu boyunca Akdeniz’in okyanusal tabanı Ege ve Anadolu’nun altına dalıyor, dalan levha üstteki Ege bölgesini güneye doğru çekerek bu bölgenin kuzey-güney yönünde senede yaklaşık 3.5 cm genişlemesine neden oluyor.
Bu genişleme hareketi Ege havzasında çok sayıda doğu-batı uzanımlı fayların oluşumuna neden olmuş. Neredeyse tamamı aktif olan bu fayların hareketi ise Ege Denizi’nin, dünyanın en sık deprem üreten bölgelerinden birisi olmasının müsebbibi.
Güney Ege dalma-batma zonu boyunca Girit’in altına dalan okyanus levhası yerin derinliklerinde eriyerek ergimiş kayaları meydana getiriyor, magma ise faylar boyunca yüzeye yükselip Ege Denizi içerisinde bir dizi volkanı oluşturuyor.
Kiklad Adaları ve Oniki Adalar olarak bilinen bu adaların çoğu bu yolla gelişmiş volkanların eseri… Ege’nin bu karmaşık jeolojik yapısı bölgede sık sık meydana gelen depremlerin ve onlara oranla çok daha seyrek volkanik faaliyetlerin temel nedeni.
AMORGOS’UN BÜYÜK DEPREMLERİ
Volkanik aktivitelerin yanı sıra, faylı yapısı yüzünden bölgede geçmişte büyük depremler de yaşanmış. Bunlardan en son ve iyi bilinen 9 Temmuz 1956 tarihli Amorgos depremi; 13 dakika arayla gerçekleşen 7.7 ve 7.2 büyüklüğünde iki sarsıntı nedeniyle 53 can kaybına neden olmuş.
Bu depremin Amorgos fayı tarafından oluşturulduğu kabul ediliyor. O dönemde, deniz tabanında 9.8 metre ile 16.8 metre arasında bir atım yaratan bu fayda daha uzun yıllar benzer bir depremin olmayacağı genel kanı. Ancak bölgede çok sayıda ve farklı boyda faylar yer alıyor.
Bu fayların 6.3 ile 7.2 büyüklüğüne varan bir deprem üretme potansiyeli varsa da, böyle bir depremin yakın bir zaman diliminde olup olmayacağı net değil.
Son günlerdeki sismik aktivite Santorini’den 8 kilometre kadar kuzeydoğudaki Kolumbo Volkanı’nın kuzeyinde yoğunlaştı. Kolumbo, aktif bir denizaltı yanardağı, Santorini’den kuzeydoğuya doğru uzanan yaklaşık 20 volkan konisinin en büyüğü… Kolumbo yaklaşık 3 kilometre çapında ve tepesinde 1.5 kilometre çapında bir krater bulunuyor.
1649-1950 yıllarında püskürerek deniz seviyesinin üstüne çıkmış, ancak daha sonra dalgalarla deniz seviyesinin 10 metre kadar altına kadar aşındırılmış. Kolumbo Volkanı Santorini’den başlayıp kuzeydoğuya uzanan bir hat üzerinde yer alan volkanlar içerisinde Santorini’den sonra en büyüğü.
“DAHA KÜÇÜK” DEYİP GEÇMEYİN!
Kolumbo, M.Ö. 1630 civarında gerçekleşen ve ‘Thera Patlaması’ olarak bilinen süper volkanik olay kadar büyük olmasa da, Santorini’nin bugünkü hilal şeklini almasında kritik rol oynamış. 1650 yılında Kolumbo Volkanı’nın patlaması, Santorini’yi derinden etkilemiş.
Fransız jeolog Ferdinand A. Fouque’nin 1879’da kaydettiği verilere göre, patlama öncesinde aylarca süren depremler ve deniz suyundaki renk değişimleri dikkat çekmiş. Patlama sırasında açığa çıkan toksik gazlar ve 20 metreyi bulan tsunami dalgaları, 70 kişinin ölümüne ve adadaki tarım alanlarının yok olmasına neden olmuş.
Görgü tanıklarının aktardığı ‘gökyüzünün kararması’ ve ‘denizden yükselen ateş’ gibi betimlemeler, olayın yerel hafızaya ‘Kötülüğün Zamanı’ olarak kazınmasını sebep olmuş.
MAGMA BİRİKİMİ HENÜZ HAD SAFHADA DEĞİL
2021’de başlayan SANTORY (Santorini Deniz Zemini Volkanik Gözlemevi) projesi, Kolumbo’nun gizemlerini ortaya çıkardı. Araştırmacılar, 500 metre derinlikteki su altındaki sıcak su çıkışlarında nadir mikroorganizmalar keşfetti. Ancak, bizi ilgilendiren mesele 2022’de volkanın altında yeni bir magma odası tespit edilmiş olması.
Bu oda, her yıl 4 milyon metreküp magma biriktiriyor ve 150 yıl içinde 1650’deki patlamaya eşdeğer bir hacme ulaşabileceği tahmin ediliyor.
Yunanistan İklim Krizi ve Sivil Koruma Bakanlığı’nın 2023 verilerine göre, Santorini Kalderası’nda hafif sismik aktivite kaydedilmiş. Ancak uzmanlar, bu depremlerin Kolumbo ile doğrudan bağlantılı olmadığını vurguluyor. Sismolog Efthymios Lekkas’a göre, Kolumbo’nun büyük bir patlama yapması için en az 17 bin yıl daha gerekiyor.
‘Deprem sürüsü’ hem aktif fayların hem de volkanların iç içe olduğu bir bölgede meydana geliyor. Bu tür tekonik hareketlerin volkan mı, yoksa fay kaynaklı mı olduğunu belirlemek o kadar da kolay değil.
Bu konuda yeni bir uluslararası çokdisiplinli çalışma başlatılmış, deniz tabanına sismometreler yerleştirilmiş, uydular vasıtasıyla topoğrafik değişimler, termal değişimler ve kabuk deformasyonları izleniyor. Henüz bulgular toplanıyor, net bir sonuca varmak zaman alacak.
TÜRKİYE’NİN EGE BÖLGESİ’NDEKİ DİĞER FAYLARI ETKİLEYECEK Mİ?
‘Deprem sürüsü’ genellikle küçük ve orta büyüklükteki depremlerin bir arada ve herhangi bir sıralanım göstermeksizin meydana geldiği olaylar… Bunlar çok sayıda fayın birbirini kestiği bölgelerde olabildiği gibi, kayaların içindeki kırık ve çatlaklarda bulunan akışkanların ya da magma adını verdiğimiz erimiş kayaların çevrelerine uyguladığı basıncın artması sonucu gelişebiliyor.
Hareketlilik birkaç gün ya da birkaç hafta sonra sönümlenebilmekte ise de bazı deprem fırtınalarının aylarca sürdüğü, bazılarının ise oldukça ender olarak daha büyük depremlerle sonuçlandığı da olmuş. Türkiye karasına en yakın 150 kilometre mesafede gelişen bu ‘deprem sürüsü’nün nasıl sonuçlanacağını net olarak bilmek mümkün değil.
Her kafadan bir ses çıkıyor. Tek olumlu gelişme, en azından Ege Bölgesi’nin kıyılarında bazı ilçelere tsunami uyarı sisteminin kurulmuş olması. Eğer ki tsunami olursa, Akdeniz ve Ege’nin güney kesiminde, özellikle sahile yakın yerleşimlerde bir hasar meydana gelmesi muhtemel. Bunu söyleyebiliriz…
Tabii bundan daha önemlisi, o bölgede oluşacak 7 veya üzerinde büyüklükte bir depremin ne ölçüde Türkiye kıyılarını etkileceği. Belki bundan da önemlisi Ege kıyılarında, söz gelimi Muğla, Aydın ve İzmir’deki fayları tetikleyip başka depremlere neden olup olmayacağı, ki bu da ihtimaller içerisinde.
2 METRE, BELKİ BİRAZ DAHA ÜZERİ BİR DALGA BEKLENEBİLİR
Yunanistan’daki bilim insanları depremlerin büyük ölçüde fay kaynaklı olduğu ve volkanların faaliyete geçmesinin düşük bir olasılık olduğunu belirtiyor. ‘Deprem sürüsü’ bir süre sonra sönümlenebileceği gibi, çok daha zayıf bir olasılıkla büyük bir depremle ya da Kolumbo Volkanı’nın faaliyete geçmesiyle de sonuçlanabilir.
Büyük deprem beklentisine dair en kötü senaryo 7.2 büyüklüğü… Bu büyüklükte bir depremin 150 kilometre mesafedeki Bodrum ve Datça gibi yerleşim birimlerinde zayıf zeminlerde oluşturması beklenen pik zemin ivmesi 0.07 g, 250 kilometre uzaktaki İzmir’de zayıf zeminde 0.03 g olarak belirlenmiş.
Bu düşük değerlerin yapılar üzerinde yıkıcı bir etkisi beklenmemekte ise de, bilhassa zayıf zemin koşulların veya özel jeolojik ortamlara sahip bölgelerde bu değerlerin çok daha fazla olabileceği de göz önünde bulundurulmalı.
VOLKANLARDAN ÜRKÜN, AMA DİBİMİZDEKİ FAYLARI UNUTMAYIN
1956 depreminde Türkiye kıyılarının tsunamiden etkilendiği görülmüş. Tsunami yüksekliğinin Didim, Yalıkavak ve Bodrum kıyılarında 1 ile 2.1 metre civarında olduğu belirtiliyor. Farklı fayların kırılması ve volkanik patlama senaryolarını dikkate alarak beş farklı tsunami senaryosu hazırlanmış ve Türkiye’nin Ege kıyılarında 2 metrenin üzerinde dalga yüksekliğine sahip tsunami olasılığını ileri sürenler de var.
Ülke sınırlarımıza oldukça uzak da olsa deprem, tsunami ve volkan patlaması gibi en kötü senaryoların ayrı ayrı ya da birlikte gerçekleşme olasılığına karşı tedbir almakta fayda var.
Ne kadar önlem alınabilirse o kadar daha az hasar yaşanacağı kesin. Asrologları dinlemek yerine, bu vesileyle bu bölgede yaşayan yurttaşlarımız binalarını güçlendirebilir. Zira, volkanlar ürküücü olabilir, ama hemen yanıbaşımıda ya da karanın içinde pek çok fay var, ve onların yıkımın bu iki volkanın etkisinden çok daha fazla olacak. İşte bu kesin bir bilgi!
Süleyman Karan