Beren ve Kıvanç kimyası diye bir şey yok!
13 yıl aradan sonra İstanbul İçin Son Çağrı filmiyle kameralar karşısına geçen Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ’un yeni filmi, gördüğüm ve duyduğum kadarıyla çoğu kişinin beklentisini karşılamadığı yönünde.
Film, boşanma kararı alan bir çiftin bitmek üzere olan evliliklerini kurtarma amacıyla çıktıkları New York seyahatini konu alıyor. İlişkilerde doğru çözümün her zaman ayrılık olmadığını anlatma çabasında olan film açık söylemek gerekirse beni de bir seyirci olarak tatmin etmedi.
Prodüksiyon kalitesi, Beren ve Kıvanç’ın yıllar sonra kamera karşısında el ele, dudak dudağa buluşması, güzel kız, yakışıklı oğlan, özlenen ikili klişeleri filmin bomboş bir görüntüler silsilesi şeklinde ilerlemesinin üstünü ne yazık ki örtemiyor. Çünkü seyirci kendine verilen ve verdiğimizi kabul edeceksiniz dayatmasını uzun süreden beri yemiyor! Anlamadığım sinema endüstrisi bunu nasıl görmezden geliyor hayret edici bir durum.
Sahte orgazm taklidi ne kadar gerçek olabilir?
İzlerken filme dair aklımda tek kalan şey müzikleri… Çok başarılıydı… Bir de Beren Saat’in sürekli alt dudağını ısırıyor olması… Bunun sebebini asla çözemedim ama izlerken istemsizce tutuldum ve her sahne geçişinde bu sefer de alt dudağını ısıracak mı diye takip etmekten kendimi alamadım.
Filmde sürekli alt dudak ısıran bir Beren Saat görmeyi beklemiyordum. Hele ki sahte orgazm sahnesi görmeyi hiç… Saat’in seksi, baştan çıkarıcı ve iddialı olması için gerekli tüm şartların sağlandığı orgazm sahnesi, sizce ne kadar gerçek, ne kadar sahteydi? Bence bir orgazm taklidi sahnesinden uzak, yalnızca bir orgazm stilinde danstı…
Hülya Avşar mı? Beren Saat mi?
Beren’i izlerken aklıma, Hülya Avşar’ın Berlin Berlin filminde mastürbasyon yaptığı sahnesi geldi. Ne de olsa Türk sinema tarihinde, kamera karşısında mastürbasyon yapma cesaretini gösteren kaç oyuncumuz var öyle değil mi?
Tabii ki bu ve benzeri sahnelerde Hülya Avşar mastürbasyonu tüm zamanların en gerçek olanı.
Yıllar geçmiş olmasına rağmen Berlin Berlin denince filme dair hatırlanan tek şey nasıl Hülya Avşar’ın bu sahnesi oluyorsa, Beren ve Kıvanç’ın filmi denince de akıllara gelen tek şey ne yazık ki Beren’in sahte orgazmı olacaktır. Aksini iddia eden olursa yaşayalım görelim ve bir 20 yıl sonra bunu tekrar değerlendirelim derim.
Filmi bitirdiğimde düşündüğüm tek şey;
-Filmde tek bir başrol var o da Beren Saat. Beren Saat “Oyunculuk kariyerimde tek bir mastürbasyon, orgazm ve sevişme sahnem olacaksa bu ancak Kıvanç’la oynadığım filmde olur” demiş. Bu yüzden hayatındaki ilk ve son orgazm sahnesini canlandırmış. Ve ne yazık ki bu filmde dünyanın en iyi aktörlerinden biri olma yolunda ilerleyen Kıvanç Tatlıtuğ
Beren’e yardımcı oyuncu, hatta konu mankeni yapılmış. Kıvanç’a bu filmi ve rolü kim ikna ettiyse çok üzgünüm ama onunla dostluğunu bir sorgulasın derim… Ben olsam bu filmde Kıvanç’ı harcatmazdım!
-Beren ve Kıvanç kimyası diye bir şey yok! Vardıysa da kalmamış. Aşk-ı Memnu izledikçe o Bihter ve Behlül var. Ama Beren ve Kıvanç yok. Acı olsa da bu kabul edilmeli. “Aralarında kimya var, muhteşem ikili” diye yapılan algı oyunlarına, manipülasyonlara kanmayalım. Bu, Beren ve Kıvanç’ın başrollerde bir araya geldiği ilk ve son film olur.
-Türk sinemasının senaryo kısırlığına, yönetmenin, senaristin, yapımcının yine seyirciye üstten bakışını yansıtan bir film. “Beren ve Kıvanç’ı yan yana getirdik. Bunu istiyordunuz. Bununla da yetinin. Başka yerde de göremezsiniz bu ikiliyi” fikriyle izleyenden vakit çalan ve yine seyircinin beklentilerini küçümseyen film ziyanlığı.
-Dünyanın en kötü sevişme sahnelerinden biri çekilmiş. Altı doldurulmayan bir senaryo, sırf renk olsun ve yine çektik demek için çekilmiş bir sahne… Bu sahnenin Beren ve Kıvanç’ın prensiplerine göre belli bir çerçevede çekilmiş olmasını anlıyorum.
Ancak bu sahneler beğenilmediğinde seyircinin pornografi boyutunda bir erotizm görme beklentisinde olduğu sanılıyor. Sanılmasın! Buradaki beklenti yalnızca güzel ve yakışıklı iki kişinin sevişmesi değil, Kıvanç ve Beren’in nasıl seviştiğini görmek hiç değil!!! Ama sevişme sahnesinin de bir duygusu, tutkusu, sanatsal görselliği ve estetiği olmalı be kardeşim.