Şarkıcı, aranjör, gitarist, folk caz ve Karadeniz müziğinin en önemli isimlerinden biri Fuat Saka. 30 yıla 30’u aşkın albüm sığdıran sanatçı uluslararası pek çok sola konsere imza attı. Türkiye ve birçok Avrupa ülkesinden müzisyenle ortak çalışmalarda bulundu. 2000 yılında, Truva Folklor Araştırmaları Kurumu tarafından, uluslararası alanda Türk halk müziğini tanıttığı için ödüllendirildi. Fuat Saka ile verdiği İstanbul konseri sonrasında konuştuk.
Yakın zamanda İstanbul’da konser verdiniz. İçinde bulunduğumuz ortamı da göz önünde bulundurursanız izleyici ile iletişim nasıldı? Sahnede olmayı bu anlamda nasıl tanımlarsınız?
23 Eylül’de İstanbul’da Anadoluhisarı surları içinde bir sola konser verdim. Herhangi bir yasak olmadan izleyici ile olmak çok güzeldi. Harika bir atmosfer vardı. İzleyici konser alanını tıka basa doldu ve her şey mükemmeldi. Orkestrayla uzun bir zaman sonra bir araya geldik. Dolayısıyla biz de dinleyiciler de gayet mutlu ayrıldı konserden.
Uzun yıllar yurt dışında yaşamak zorunda kaldınız, şimdi Türkiye’desiniz. Karadeniz yerine Datça’yı tercih etmeniz neden ve Türkiye’de yaşamak müziğinizi nasıl etkiliyor?
Datça’nın bir köyünde yaşıyoruz eşim ve ben. Karadeniz’den çok uzun yıllar önce ayrıldım. Yurt dışında da epeyce sürgün yaşadıktan sonra Türkiye’ye döndüm. Yaşadığımız bu coğrafyayı seviyoruz, iklimi vs bize uygun geldi ve burada kaldık. Türkiye’de yaşamak tabii ki çok olumlu etkiledi beni. Müziğimin kökleri burada o nedenle burada olmak pozitif anlamda müziğime çok olumlu katkı sağlıyor.
Albüm çalışmalarına devam
Müzikal geçmişiniz albüm çalışmaları ile dolu. Ancak 2012 sonrası yeni bir albüm müjdesi alabilir miyiz sizden?
Evet, epeyce albüm çalışmam var 2012 yılından sonra da albümler yayınladık tabii ki. En son 2021 yılında yayınlanan, türkülerden oluşan albümüm Avaz var. Yaşadığım sürece albüm çalışmalarına da devam edeceğim.
Pandemi sonrası müzik dünyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sizin de bildiğiniz gibi Pandemi döneminde bu ülkede müzik yapılamadı. Pandemi döneminde hazırlanması sekiz ay süren bir göç Senfonisi yazdım. Geçen yıl İBB’nin desteğiyle beraber İstanbul’da Açık Hava Tiyatrosu’nda bu eseri 80 kişilik bir Senfoni orkestrası ile izleyicilerin beğenisine sunduk ve çok beğenildi. Ülkemizde maalesef en küçük bir olayda yasaklanan müzik oluyor. Bu da müzisyenlerin önünde büyük engel oluşturuyor ama her şeye rağmen müzik yapmaya devam.
Cumhuriyetin 100. Yılında müziğimiz sizce ne durumda?
Ben size sorayım sizce ne durumda? Bana göre öncelikle yerlerde emekliyor. Müzik yapanların, üretenlerin önleri maalesef kapalı. Tabii ki gerçekten olması gereken müziği yapmak isteyenlerin önü kapalı. Dediğim gibi yola devam.