Normal görünen anormal misiniz?

“Gerçekte olmayan şeyleri idrak eden, halüsinasyon gören, belirgin davranış bozuklukları olan, ortalıkta mastürbasyon yapan, ona buna saldıran, hayaller görüp saçma sapan davranan bir insana herkes ‘anormal’ der” diyor Prof. Dr. M Kerem Doksat ve ekliyor, “İyi de, böylesine ‘deliler’, toplumun ancak küçük bir kısmını oluşturur. Peki ama bu belirgin bozuklukların dışında, toplumda çok da sık kullanılan “normal” ve “anormal” tanımlamaları tam olarak neyi içeriyor.

Hangimiz gerçekte anormal ya da normaliz biliyor muyuz?

Bu soru ilk bakışta tuhaf görünse bile hemen herkesin merak ettiği bir cevabı olduğu gerçek. Yüzlerce yıldır topluluklar halinde yaşayan insanlar; genele uyanları normal, genelin dışında kalanları ise anormal olarak tanımladı ve dışladı.

Psikiyatrlar artık, normal ve anormal kavramlarını yeniden sorguluyor. Büyük sanatçıların, devlet adamlarının, dini liderlerin genele tuhaf gelebilecek davranışları bulunduğunu ama bu davranışların onlara anormal denmesine neden olamayacağını savunan bilim adamları aynı zamanda toplumda çok saygın yerleri olan birçok insanın da anormal sayılabilecek davranışları olduğuna dikkat çekiyor. Normallik ve anormallik üzerine araştırmalar yapan Prof. Dr. M. Kerem Doksat ile bu konu üzerine ayrıca bir söyleşi yaptık…

Delilik hala tartışmalı bir konu

Normal ve anormallikten söz edecek olursak, delilik nedir?

Delilik aslında, dünyada hala çok tartışmalı bir konu. Amerikan psikiyatri anlayışına göre, teşhis koyulabilir, istatistiksel zihinsel bozukluklara konu olan rahatsızlıklar delilik sınırını da belirliyor. Mesela, psikozlar, gerçekte olmayan şeyleri idrak etmek, halüsinasyon görmek, gerçek olmadığı halde ikna yoluyla değiştirilmesi mümkün olmayan inançlar, yani belirgin davranış bozuklukları, ortalıkta mastürbasyon yapmak, ona buna saldırmak, ortaya dışkı yapmak, aşırı içine kapanmak, toplumdan tamamen uzaklaşmak otizm gibi durumlar, deliliğe işaret ediyor ve kanıt olarak kabul ediliyor.

Peki, normal görünen anormal, anormal görünen normaller kimler?

Mesela öyle insanlar var ki onlara kimse anormal diyemez, demeye cesaret edemez ama çok anormal davranışları vardır. Bazı mistikler buna örnektir. Onlar, günlük yaşamlarında çok saygın insanlar olmalarına rağmen, hayatlarının bazı dönemlerinde inzivaya çekilir ve tanrıyla konuşurlar. Bunları ele alırsak; bu insanların akıl sağlığı bozuktur denebilir ama bunu söylemek de doğru değil hakikaten, çünkü hayatını çok iyi bildiğimiz bu insanlar güvenilir, düzgün, doğru hayatlar sürmüşler. İnsanlara günlük hayatta yol göstermişler ama bir yandan da gerçekte olmayan, herkesin görmediği şeyleri idrak ediyorlar.

O zaman bu davranışları sergileyenlere deli denmeyişinin nedeni nedir?

Bizim psikiyatride “amigdala” dediğimiz,beynin çok derinlerinde yer alan bir sistem var. Mistik yaklaşımların çekirdeği orada yapılanıyor. Çünkü orası, doğuştan getirdiğimiz, evrimsel olarak dünyanın varoluşundan beri alınan bilgilerin kısmen depolandığı yer. Biz dünyaya, beyaz bir sayfa olarak değil, bir sürü donanımla geliyoruz. Orada, ne zaman yaşlanacağımız, ne zaman öleceğimiz, ne zaman yürüyeceğimiz gibi bilgiler var. Eski çağlardaki bilgilerin depolandığı bu yere doğrudan ulaşmamız ise mümkün değil. Ancak derin meditasyon ile ulaşmak mümkün. Sembollerle çıkıyor ortaya. Yani oraya kelimelerle ulaşmanın imkanı yok. Çeşitli araştırmalar sonunda görülmüş ki, Amigdala aktive olunca o bölgede gama ışınları artmış. Sorunuza gelirsek; Bu insanlar olağandışı idraklere sahipler. Bu insanlara normal sınırlar içinde bakınca, ses duyuyor, bir şeyler görüyorlar, yani aynen psikolojik rahatsızlıklardaki gibi görüntü sergiliyorlar. Bu adamlara bugünkü psikiyatri bilimi deli diye yaklaşır ama değillerdi.

Konuyu günlük hayata uyarladığımızda, hepimize uyan tanımlamalardan bahsedersek?

Bunlar uç örnekler tabii ki ama bunun gibi çok örnek var. Daha günlük hayata gelirsek; büyük yaratıcı bilim adamları, sanatçılar ki, bunlara kimse deli diyemez ama normal dışı davrandıkları kabul ediliyor. Mesela Picasso, özellikle kadınlara garip şekilde düşman, bir yandan da çok çapkın ama aşağılıyor da. Ve onun dehasına şüphe yok. Bakınca farklı oldukları görülüyor ama davranışlarında ciddi farklılaşmalar yok.

Normal ne anormal ne?

Bu, öyle acayip bir şey ki. Beethowen’a mesela bugünkü kriterlerle borderline denebilir. Ağır öfkesi, müthiş fırtınalı bir hayatı var. Deli diyemiyorsunuz ama normal demeye de kimsenin hakkı yok. Güncel örnekler vermek istemiyorum ama mesela divan şiirinde eşcinsellik göklere çıkartılmıştır. Şiirlerin çoğu, erkek eşcinselliği üzerinedir. O dönem büyük partiler halinde bu tür şeylerin yaşandığını, çok sıra dışı işler yapıldığını biliyoruz. Bu dönem şairlerinden bir kısmı ciddi şekilde davranış bozukluğu gösterir ama anormal değildir.
Normale gelirsek; averaj içinde olan, sıradan insanın normları, normali oluşturuyor. 90 ile 110 arası zeka toplumun yüzde 75’ini oluşturuyor. Altını bırakalım ama 180 IQ’lu insan ne olacak? İşte o da normal değil ama toplumun üzerinde aynı zamanda.
Mesela bir holdingi yönetecek insanın aslında IQ’sunun en az 140 civarında olması lazım. Ama 140 IQ’lu adam zor bulursunuz. O zaman, işlevsel normalite kavramı ortaya çıkıyor. Uzlaşma noktası bu.

Anormallikten bahsedersek?

Çok saygıdeğer, aklı başında, saygın, mükemmel insan diye tanıdığımız pek çok insanın aslında normal kabul edilmesi hiç mümkün olmayan garabetleri olabiliyor fakat bunlar hiç açığa çıkmadığı için bilinmiyor.
Fetişistlerin çok azı psikiyatra gelir, çünkü neden? Ayakkabılar bu durumdan yakınamaz da ondan. Adamın sahip olduğu binlerce kadın ayakkabısı vardır, onlara sarılır uyur ya da mastürbasyon yapar ama bunu kimse bilemez. Bu adam öte yandan bakıyorsunuz saygıdeğer bir iş ardamı, evli, çocukları var.
Mesela bir hastamın pornomanisi vardı ve bu nedenle bir garsiyonere sahipti. Normal cinsel ilişkiye giremediği için evine çok yakın bir yere garsiyoner tutmuştu. Gidip orada porno film seyrediyor sonra eşinin yanına dönüyordu. Eşi durumu öğrenince boşandılar, sonra yeniden evlendi. Mesela bu bir cinsel sapmadır.

Paranoid iyi dedektif, Narsistik iyi bir devlet adamı olabilir

Mesela obsesif kompulsif bozukluğu olan hastalar var. Onlar da dışarıda normal görünebilirler ve çok az zaman sorunları açığa çıkar. Zekice gizlerler, evlerinde terör estirir ama dışarı belli etmezler. Asansördeyken, asansörün belirli katlarda durması halinde başlarına bir şeyler geleceğini, durmazsa gelmeyeceğini hesaplarlar. Bunlar genellikle yalnız yaşar, sorunlarını çok yakın dostları bilir sadece. Toplum içinde ise iyi ve hoşturlar.

Çoğu yaratıcı sanatçı, ilham denilen periyi bekler ve onun ne zaman geleceği belli olmaz. Mesela onları vapurda, ofiste şarkı söylerken bulursunuz ya da herkesin sineye çektiği şeyleri çekmezler, tepkilidirler, narsisistik yapıya sahip olurlar, kurallara uymayı sevmezler, sıradan insanların hoşlanmayacağı esprileri yaparlar. Sıradan insanlar onlardan rahatsız olur ama kendilerine has çekicilikleri vardır ve onlar üzerinde , Yanaşma-kaçınma çatışması yaratırlar. Fazla bulaşmamak gerekir duygusunu çevrelerine yayarlar. Onların beyinlerindeki filtre sistemlerinin sıradan insanlardan farklı olduğu üzerine de çalışmalar var.
Bu insanlar bizim gibi sıradan insanlara göre anormal ama belki ideal insanlar. O nedenle, normal gibi görünenler anormal ve anormal gibi görünen insanlar normal olabilir. Mesela paranoid insanlar aşırı şüpheci, kötücül düşünür, öküzün altında buzağı ararlar ve sıradan insanları rahatsız ederler. Ama onlardan çok iyi dedektif ve romancı çıkar. Narsisistikler müthiş ukaladır ama onlardan çok iyi devlet adamı, yönetici, sanatçı çıkar. Mesela Atatürk olumlu narsisistiktir.

Sıradan olmazsanız da yaşama şansınız olmuyor sanırım

Evet, iki ucu keskin bıçak aslında. Sıradan olmayan ama deli de olmayan, sıradan üzeri “sür normal” olan insanların, sıradanların çoğunluğu oluşturduğu dünyada yaşamaları ne kadar zor ama aynen sıradan insanlar için de zor. O nedenle normallik anormallik son derece izafi de olabilir. Mesela sıradan bir Adanalı bakkala gidip, çok rica ederek bir mal isterseniz size kızar ve ‘ne yalvarıyorsun paran mı yok’ der. Bu benim başıma geldi. Adana’da sıradan bir garsondan kebap rica ederseniz sizi eşcinsel sanabilir bu kötü ya da iyi değil oranın normali.
Filozoflar da sıradan insanlar gibi davranmaz. Onların çoğu ciddi anormal insanlardır. Kant mesela ağır bir obsesif kompülsif bozukluk yaşamış, hiçbir kadınla ilişkisi olmamış. Alışverişe gidiş saatleri bile hiç şaşmazmış.

Bunları yapıyorsanız ama hayatınız hala normal sürüyorsa;
Normal görünen anormalsiniz

* İçinde bulunduğunuz topluluğun yüzde 70’inden farklı tepkiler gösteriyorsanız
* İlham periniz size olmadık zamanlarda uğruyor ve sizi zor başkalarına karşı durumda bırakıyorsa
* Bir düşünce uğruna zamanınızın yüzde 80’ini harcıyor ve bundan mutlu oluyorsanız
* Aklınıza takılan soruları bulmak uğruna hayatınızı feda etmeyi göze alıyorsanız
* Başkalarının önemsemediği sorulara takılıp onları çözmeye uğraşıyorsanız
* İnsanlar daha çok para kazanmanın peşindeyken siz “zaman” kavramını sorguluyorsanız
* Kendinizi çoğunluktan akıllı buluyorsanız
* Başkalarının uyduğu kurallar sizi sıkıyorsa
* Takıntılarınız ciddi boyutlara varıyorsa ama kimselere çaktırmıyorsanız
* Bir takım psikolojik sapmalarınızı hala gizleyebiliyorsanız
* Günü 24 saat yerine 48 saat hızında yaşıyorsanız
* Eşinizin ya da sevgilinizin psikolojik rahatsızlığı olduğunu görmenize rağmen onun tavırlarını destekleyerek hastalığının ilerlemesine neden oluyorsanız yani anormalliği kaldırabiliyorsanız….

Bunları yapıyorsanız;
Anormal görünen normalsiniz

* Mistik yanlarınız ağır basıyor ve bunu kimselerden saklama gereği duymuyorsanız
* Hayatın gerçeğini sorgularken uç noktalarda dolaşıyor ama günlük yaşamda insanlara yol gösterebiliyorsanız
* Sanatçıysanız ve çılgın eserler yaratıp, herkesin hayranlığını kazanmanıza rağmen herkes gibi bir özel yaşam sürüyorsanız
* Seçtiğiniz meslek, macera sporlarından biri ve adrenalin içeriyor ama siz çok dingin bir yaşam seçmişseniz
* “Gülünecek yerde ağlayan, ağlanacak yerde gülen” diye tanımlanmanıza rağmen çok dengeli ilişkiler kurabiliyorsanız
* Ekonomik durumunuz iyi olduğu için kentin en uzak köşelerinde, hatta dağlarında bir eve sahipseniz ama buna rağmen günlük hayattan kopmadan bir hayat sürmeyi başarabiliyorsanız
* Çok soğuk, içine kapanık, çekingen görünmenize rağmen iyi ilişkiler kurup, hayatınızı devam ettirebiliyorsanız

Füsun Saka

Paylaş

Son Yazılanlar

Nostalji dolu bir Aralık ayı

Her sene Aralık ayı geldiğinde içimde o kadar farklı duygular doğar ki. Bence yılın en neşeli en mutlu ve lezzet dolu günlerini yaşadığım bir ay

Balonlu bir cumartesi öyküsü

Bilmiş bilmiş konuşuyor, küçücük ellerinden biri boşta kalmış, boyundan yukarıda, şimdi yazdığı senaryoda oynuyor sanki. Öteki elini tutan annesine günün sonu kalmış bu tatlı yaramazla

Yıldızların altında gastronomi hikayemiz

Michelin Rehberi 2025 Türkiye seçkisi, gastronomi dünyasında büyük bir ilgi ve heyecanla bekleniyor. İstanbul, İzmir ve Muğla’nın öne çıkan restoranlarını kapsayan 2025 seçkisi, Türk mutfağının

Mirasla geleceği harmanlayan buluşma

Türk gastronomisinin global arenadaki en güçlü temsilcilerinden biri haline gelen Gastromasa Uluslararası Gastronomi Konferansı bu yıl dokuzuncu kez İstanbul’da düzenlendi. “Legacy & Menu” (Miras &

Zeytinyağının hayatımdaki önemi

Maria’nın günlüğünde bugün; zeytin hasadını konuşup zeytinyağının hayatımda, sağlığımda, evimde, restoranlarımdaki önemini anlatmak istedim. İki hafta önce sevgili arkadaşım Emine ve eşi Mark, beni arayıp

Trump Ekonomisi Enflasyona İşaret Ediyor

Borsa İstanbul geçen haftayı yüzde 3.37 artışla ile 9184 puandan kapattı. Gram altın 3062 TL’den ve  Ons altında düşüşle 2684 dolardan kapanış yaptı. Dolar 34.30, Euro

Kadın kooperatifleri tek platformda

Son sayılarda kadın kooperatifleri ve kadın emeği üzerine yazılar yazıyorum. İlgi duyduğum, özellikle bizim toplumuzda üzerinde durulmasını gerekli bulduğum bir konu Günümüzde Kadın emeği, dünyanın

Barcelona’nın ağırbaşlı kuzeni Madrid

Barcelona’yı Mayıs ayının denizden gelen iyot kokulu esintileri arasında bırakıp, Madrid’e doğru yola çıkıyoruz. İki şehir arasındaki 505 km mesafeyi iki buçuk saat gibi bir