Türkiye İstatistik Kurumu – TÜİK tarafından yayınlanan 2023 yılı Gelir Dağılımı İstatistikleri’ne göre Türkiye’de gelir dağılımındaki eşitsizlik artmaya devam ediyor.
Bu verilere göre nüfusumuzun en düşük gelire sahip yüzde 20’lik kesimi ulusal gelirin yüzde 5.9’unu, en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik kesimi ise yüzde 50’sini alıyor.
Gelirden en çok pay alanlarla en az pay alanlar arasındaki fark son derece yüksek ve her geçen yıl daha da artıyor.
Gelir eşitsizliğini ölçen Gini Katsayısı’na bakıldığında Türkiye’nin 2023 yılı Gini Katsayısı 0,43 ile yirmi yıl geriye giderek 2003 değerlerine geri dönmüş durumda.
Gelir dağılımı eşitsizliği değerlendirilirken kullanılan teknik bir kavram olan Gini Katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade ediyor.
Bu eşitsizliğe dünya ölçeğinden bakarsak 2022 OECD verilerine göre Türkiye, gelir dağılımı eşitsizliği açısından en kötü dördüncü ülke konumunda.
Bizden daha kötü durumda olan ülkeler ise Kosta Rika, Şili ve Meksika.
Gelir dağılımı en iyi olan ülkeler ise Slovakya, Slovenya ve Çekya.
Slovakya’da en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik kesim gelirin yüzde 33’ünü, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik kesim ise yüzde 9.5’ini alıyor ve Gini Katsayısı 0.21.
Eldeki veriler son yıllarda daha da bozulan gelir dağılımındaki eşitsizlik nedeniyle toplumun çok büyük bölümünün alım gücündeki ciddi gerilemeyi işaret ediyor.
Bu gerilemeye bir de yüksek enflasyon nedeniyle artan fiyatlar eklenince, toplumun yaşam kalitesi de bundan doğal olarak olumsuz yönde etkileniyor.
İşin daha da vahim yanı nüfusun büyük bölümü temel ihtiyaçlarını bile karşılarken artık zorlanıyor.
Tabii ki gıda ve beslenmede bundan nasibini fazlasıyla alıyor.
Son dönemde yaşanan ekonomik kriz toplumun beslenme alışkanlıkları üzerinde yarattığı değişimi daha belirgin şekilde görmemizi sağlıyor.
Bu durumun beslenme alışkanlıklarında neleri dönüştürdüğünü gelin bir göz atalım.
HER DÖRT KİŞİDEN BİRİ ÖĞÜN EKSİLTİYOR
Sia Insight tarafından gerçekleştirilen Türkiye’deki Beslenme Alışkanlıkları Araştırması 2023 verileri tabloyu net olarak ortaya koyuyor.
Alt sosyo-ekonomik sınıf dışarıda kalacak şekilde, Türkiye genelinde gerçekleştirilen araştırmaya göre;
Genç ve yetişkin nüfus içinde son bir yılda günlük öğün sayısını azaltanların oranı yüzde 23.
Bu davranışın en önemli nedeni diyet ve kilo kontrolü olarak ifade ediliyor, ama bu davranışı gösterenlerin yüzde 29’unun öğünlerini azaltmasının nedeni de ekonomik gerekçeler.
Bu oran araştırma örnekleminin temsil ettiği kitleye mensup her dört kişiden birinin öğün azalttığı anlamına geliyor.
Bu sonuç toplam nüfusa oranlanınca yüzde 7’ye denk geliyor.
Başka bir ifadeyle ülkemizde yaşayan her 10 kişiden neredeyse birinin öğün eksilttiğini söylemek mümkün.
Bir de gerekçe olarak zaman bulamamak ve hayat temposunun yoğunluğunu gösterenler var. Onların oranı da yüzde 29.
Bu gerekçenin gösterilmesinde de ekonomik nedenler ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin etkisinin olduğunu düşünüyorum.
Çünkü aralarında öğrenciler ve beyaz yakalılar var.
Ekonomik nedenleri gerekçe olarak ifade etmek istememiş olabilirler.
Araştırmadan elde edilen sonuçlar arasında öğün sayısının arttığını ifade edenlerin oranın %10 olduğu görülüyor.
Gelir dağılımı istatistiklerindeki dengesizliğe göre bu sonuç hiç de şaşırtıcı değil.
SORUN ORANTISIZ FAKİRLEŞME VE ZENGİNLEŞMEDE
Gelir dağılımı ve eşitsizliğinin yanı sıra alım gücü ile ilgili eldeki tüm veriler toplumun gıdaya erişiminin giderek azaldığını gösteriyor.
Tabii ki erişimi artanlarda var.
Ama asıl sorun burada da, erişenler ile erişemeyenler arasındaki makasın açılması.
Bu da gastronomi ve ilişkili tüm sektörleri her geçen gün daha fazla etkiliyor.
Görünen o ki yakın gelecekte daha da fazla etkileyecek.
Ve en büyük zararı yeme-içme alanında faaliyet gösteren her kategorideki işletmeler görecek.
Çünkü vatandaşın yediği lokmalar giderek azalıyor.
UNUTMAMAMIZ GEREKEN GERÇEK
Başkalarını yönetmek isteyen insanın,
Her şeyden önce kendisinin ustası olması gerektiğini bilmesidir.